matematikkafe.com / Eğitim Masalları
Bir derdin olmalı sana sunulan dünya dertlerinden öte bir yerde.
Umutlanacağın, hüzünleneceğin bir mücadelen olmalı.
Uğruna uykusuz geceler geçireceğin bir kavgan olmalı senin.
Bir tasan olmalı içine merhamet süzülen, bir sevdan olmalı ayrılık nedir bilmeden sarıp sarmalayacağın.
Gün olur düşe kalka, gün olur bir çocuk sevincinde koşa koşa gideceğin bir yolun olmalı.
Savaşlar sürerken nasıl mutlu olabilirim diye düşünmeyi bırak da kucakla güzelim çocukları.
Şu anda milyonlarca aç var deyip kederleneceğine bir tencere makarna paylaş tokluk nedir hissetmemiş ihtiyar bir kadınla.
Eğitimsizlikten şikayet edeceğine okuma yazma öğret eline ilk kez kalem alıp ürkek ürkek bakan bir adama.
Doğa katlediliyor diye yerineceğine bir fidan dik mesela, her sabah ekmek kırıntıları koy pencerenin önüne kumrular için.
İşkenceler varsa ülkende, sen insanlık ol.
Ayrımcılıktan dem vurma boyuna, barış ol.
Hep düşündün sen, hep eleştirdin, hep arkalarda ayak ayak üstüne atıp oturan bir seyirci oldun.
Eylemin gerekti oysa, tavrın, azmin gerekti.
Yoktun hiç…
Nice yaralar açılıp gürül gürül kanarken seyrettin öylece.
Sesin gerekti, nefesin, varlığın…
Boşverdin, siniverdin, kaçıverdin…
Nice bedeller ödenirken yumuverdin gözlerini.
Dedin ki ben mi kurtaracağım bu dünyayı, dedin ki çabalasam bile kendimi tatmin ederim ancak, dedin ki hiçbir işe yaramaz yapacaklarım, dedin ki anlaşılamam ben.
Akıntıya karşı kürek çekmeyi boşa kürek çekmek sandın.
Bilmedin, yaşamanın kendisi bir sınamadır en başta sana karşı, tepkisiz kaldın.
“Bir şeyin imkansız olduğuna inanırsanız, aklınız bunun neden imkansız olduğunu size ispatlamak üzere çalışmaya başlar. Ama bir şeyi yapabileceğinize inandığınızda, gerçekten inandığınızda, aklınız o şeyi yapmak üzere çözümler bulma konusunda size yardım için çalışmaya başlar.” (DR. DAVID J. SCHWARTZ)
Cesaretin eksikti güzel şeylere inandığında. Yapamadığın her şey imkansızındı artık senin, üzerinde durmaya gerek olmayan imkansızlıklardı.
Sistem seni, tüm bireyleri tek tipleştirirken, kimliksizleştirirken sen uyuverdin buna.
Sistem yalnız kalmanı istedi senin; bencil olmanı, sadece kendini düşünmen gerektiğini söyledi sana. Korkuların, endişelerin hep güvenliğinden yana, maddiyatından statünden yana tedirginliklerin.
Anlamsızlıklar yığını oldu ömrün. Kibirlendiğin bilgilerin, düşüncelerin ve devasa olarak gördüğün gücün (güç olarak nitelediğin şey acizliğindi aslında) seninle bir girecek toprağa, bedeninle bir çürüyecek oysa.
Cam tavan sendromudur seni kendinden dahi soğutan. Bir deneyde bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiklerini görürler. Birkaçını toplayıp 30 santim yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. Metal zemin ısıtılır. Sıcaktan rahatsız olan pireler kaçmak için zıplamaya başlar ama başlarını tavandaki cama çarparak düşerler. Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplarlar, tekrar cama çarparlar. Pireler camın ne olduğunu bilmediklerinden kendilerini neyin engellediğini bilemezler. Defalarca başlarını cama vuran pireler, sonunda o zeminde 30 santimden fazla zıplamamayı öğrenirler.
Artık hepsinin 30 santim zıpladığı görülünce deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, 30 santim zıplarlar! Üzerlerinde cam engeli yoktur, daha yükseğe zıplama imkanları vardır ama buna cesaret edemezler. Kafalarını cama vura vura öğrenmişlerdir çaresizliği. Kaçma imkanları olduğunda bile kaçamayacak duruma gelmişlerdir. Dış engel olan cam kaldırıldığında bile zihinlerindeki engel, iç engel varlığını sürdürecektir hep.
Öğrenilmiş çaresizliklerin var senin de. Ama bil ki dışarıda sandığın engellerin çoğu senin içinde.
Ey kutsanmış insan! Yok işte bir pireden farkımız. Bir pire de, bir insan da engel olarak düşündüğü şeylere göre hazırlıyor kendini. Ritmi, eleştirisi, suçlaması, savunması hep o engellere göre.
Bu yüzden kendini sınırlaman, bedel ödemek istememen, gitgide denemez yanılmaz bir insan olman bu yüzden. Sistem sana öğretti kendini çaresiz hissetmeni.
Bu yüzden çaresizliğine tutunman.
Camını kırmaya cesaret edenleri yadırgayıp onlara dudak bükeceğine, sen de bir taş al da kır camını artık!
Kül olacağına canlanıver, can katıver haydi.
Yoksunluklar, yoksulluklar içinde bir zenginliğin olmalı insanlığın hizmetinde, doğaya tutkun…
Boşa geçip giden ömürler içinde bambaşka bir varlığın olmalı.
Bir şeyler yapmalısın artık sana dayatılanların dışında ve senin içinden gelen.
Bir yazın olmalı alfabesi özünden ışıyan harflerden yaratılmış.
Ardında bir kitap bırakmalısın okunmaktan sararmış sayfalarıyla.
Ardında bir kitap, kapağı şefkatle okşanıp yazanın da okuyanın da kokusu o kitabın kokusuna karışmış…
Ergür Altan