matematikkafe.com / Eğitim Masalları - Eğitim Hikayeleri
KARŞINIZDA AYI MI OYNUYOR
Yazan: Ergür ALTAN
Diyar diyar gezip gösteriler yapan bir sirk varmış. Nereye gitse, yüzlerce, binlerce çocuk, bir o kadar da yetişkin, coşkuyla, şaşkınlıkla, güle oynaya seyredermiş bu sirki.
Sirkin böylesine ilgi görmesinin sebebi hayvanların çokluğu ve eğitilmişliğinden ötürüymüş. Aslan, kaplan, ayı, maymun, fil, köpek… Bir sürü hayvan varmış sirkte.
Aslan, ateşten çemberlerin içinden geçiverirmiş bir çırpıda, alkışlanır da alkışlanırmış.
Kaplan, incecik merdivenlerden tırmanır, taklalar atarak gerisin geri gelirmiş de yüzlerinde güller açarmış çocukların.
Ayı, ip üstünde yürür, seyircilerin karşısında ellerini çırparak oynarmış da bir çok yetişkin bile kendinden geçer, mest olurmuş.
Maymun, türlü çeşitli oyunlar yapar, hiçbir insanın, hiçbir hayvanın beceremeyeceği şekilde atlayıp zıplarmış da ona özenirmiş çocuklar.
Fil, hortumunda aslanı, kuyruğunda kaplanı, üzerinde ayıyı rahatça taşırmış da gücüne hayran olurmuş yediden yetmişe herkes.
Köpek, en zor komutları anlar da seyredenler dermiş ki, “bu köpek insanlardan bile zeki!”
Toplama vursanız, belki de bir çok ülkenin nüfusundan fazla insan seyretmiş bu sirki dostlar. Ama hiçbiri de hayvanların geçtiği acılardan, gördüğü baskılardan haberdar değilmiş. Yaşamak için katlanmak zorunda oldukları koşulları, öğrenmek zorunda kaldıkları hareketlerin aslında nasıl da yalan dolan, nasıl da doğalarına aykırı olduğunu düşünememiş kimsecikler.
Sirkte çalışan hayvanların canına tak etmiş bu durum da gösteriye çıkmadan önce toplantı yapmışlar kendi aralarında.
Aslan demiş ki;
-Ben evimi, ormanımı çok özledim arkadaşlar. Ateşten çemberin içinden değil ağaçların arasından geçmek, nehir kenarında dolanmak istiyorum ben.
Kaplan kederlenmiş;
-Çocukları görüyorum sahneden. Anne babalarına nasıl da sarılıyorlar sevgiyle. Bizim de anne babamız olduğunu düşünemiyor ne onlar, ne de aileleri. Bizim de çocuklarımızın olduğunu, onları ne çok özlediğimizi anlayamayacaklar.
Ayı söylenmiş kendi kendine;
-Dağlara hasret kaldım ben. Kış uykuma, yaz keyfime hasret kaldım. Öyle çok yoruluyorum ki, ağrılar sızılar içinde zar zor ayakta duruyorum da insanlar gülüyorlar bana bakıp bakıp.
Maymun ağlayacak gibi olmuş;
-Beni neşeli sanıyor cümle insanlar. Benim ne işim var ki bu sirkte; ormandaki arkadaşlarımı arıyorum, özgürlüğümü arıyorum. Çocuklar bizi bu sirk sayesinde seveceklerse hiç sevmesinler.
Onaylamış onu fil;
-Bizi tanıyacaklarsa kendi doğal ortamlarımızda tanısınlar. Beni göç ederken görsünler yemyeşil çayırlara.
Köpek ah çekmiş derinden;
-Nasıl tutsak edildik buralara böyle; bizim tutsaklığımız üzerinden para kazananlar var, tutsaklığımızı seyredip bundan mutluluk duyanlar var, haksızlık bu!
Karar vermişler hallerini ahvallerini seyircilerle paylaşmaya. Zor olmuş bu kararı vermek.
-Ya bakıcılarımız bizi öldürürse?
-Ya daha çok acı çekersek, açlıktan ölürsek?
-Ya ormanlara, dağlara hiçbir zaman ulaşamazsak?
Sorular uzayıp gitmiş böyle. Ama en çok üzüldükleri soruyu aynı anda bir ağızdan soruvermişler;
-Ya çocuklar bizi bundan sonra sevmezse?
Hem kendilerine hem de birbirlerine almış oldukları karardan caymayacaklarına dair söz vermişler.
Gösteriye az bir zaman kala bakıcılar bütün hayvanları kontrol etmiş; sakin olup olmadıklarına, hasta olup olmadıklarına bakmışlar da “bir sorun yok” deyip rahatlamışlar.
Bir zaman sonra gösteri başlamış ve ilk sırası gelen ayı olmuş.
Fırlamış sahneye ayı. Üzerinde yürüyeceği ipten taraf değil de sahnenin tam önüne gelmiş ağır ağır. Tek boş yer bile yokmuş seyircilerin oturdukları sıralarda. Çocuklar mutluymuş, gülücükler saçıyormuş ayıya bakarak.
Ayı kararlılıkla seslenmiş insan dilinde;
-Niye gülüyorsunuz, karşınızda ayı mı oynuyor?
Çocuklar bunu şaka sanıp daha da çok gülmüşler; anne babaların, cümle yetişkinlerin gözlerinden yaş gelmiş gülmekten.
Ayı, seyircileri şöyle bir süzüp devam etmiş konuşmasına.
-Oynamayacağım bugün. Sizin oyun sandığınız şeyleri yapabilmek için neler yitirdim ben bilmiyorsunuz. Sağlığımı yitirdim, ailemi yitirdim, özgürlüğümü yitirdim. Siz ne yaptınız? Sadece güldünüz bana. Beni böyle mi seviyorsunuz siz?
Herkes şaşırmış ayıdan duydukları sözler karşısında. Bakıcısı bir kamçı alıp sahneye fırlamış da ayı ona öyle bir bakmış ki, hemen kulise kaçıvermiş korkusundan.
Aslan çıkmış sahneye, ayının yanına gelivermiş.
-Siz beni ormanın kralı diye severdiniz çocuklar. Sizin nasıl eviniz barkınız varsa, yürüdüğünüz sokaklar, dolaştığınız caddeler varsa, benim de ormanım var işte. Hiç düşünmediniz mi evimden ayrı kalmak, sevdiklerimden ayrı kalmak beni nasıl üzüyor, hiç mi aklınıza gelmedi çocuklar?
Çocuklar insan dilinde konuşan hayvanlara çok şaşırmışlar. Ama daha da çok şaşırdıkları şey ayıyla aslanın dedikleri olmuş.
Kaplan çıkmış sahneye de gelmiş ayıyla aslan arkadaşının yanına.
-Şu incecik merdivenden tırmanmamı bekliyorsunuz değil mi? Hoşunuza gidecek hiçbir şey yapmayacağım ve siz de beni alkışlamayacaksınız. Bizi sevmeniz için bunları yapmamız gerekmiyor oysa. Bizi kendi yaşam alanlarımızda mutlu mesut yaşarken hissedip öyle de sevebilirdiniz. Sizin nasıl kendi yaşam alışkanlıklarınız varsa, kendinize ait bir yaşam alanı varsa, bizim de var çocuklar. Biz de can taşıyoruz sizler gibi.
Gösteride bulunan kimi anne babalar, çocuklarını alıp ayrılmaya başlamışlar sirkten. “Kandırıldık, paramızı geri verin!” diye bağıran nicesi olmuş. Çocuklar duydukları karşısında ne diyeceklerini, nasıl düşüneceklerini bilemez haldeymişler.
Köpek gelmiş sahneye.
-Bugün hiçbir komutu dinlemeyeceğim. Benim de ailem var. Onlara kavuşup onlarla bir koşmak, eğlenmek istiyorum sadece.
Maymun gelmiş sonra yanlarına.
-Belki de hepinizden daha mutsuzum ben. Eğlendirmeyeceğim sizi artık, sadece içimden geçenleri söyleyeceğim. Burada nasıl yalnız olduğumu anlatacağım, insanların içinde bulunmanın hiç de eğlenceli olmadığından bahsedeceğim, tırmandığım ağaçları ne çok özlediğimi fısıldayacağım usulca.
Fil gelmiş yanlarına en son.
-Niye sevinmiyorsunuz çocuklar, niye mutlu değilsiniz siz yetişkinler? Karşınızda ayı oynamıyor diye mi? Bizlerin doğasına aykırı şeyler yapmıyoruz diye mi? Niye gülmüyorsunuz? Bizi anladığınızdan mı yoksa söylediklerimizin gülünç şeyler olmadığını bildiğinizden mi?
Çocuklar birer ikişer terk etmişler sirki. Her birinin aklında yer etmiş hayvanların söyledikleri. Kimi hak vermiş hayvanlara, kimi kızmış, kimi kendinden utanmış, bir daha sirke gelmeyeceğine dair söz vermiş.
Tek bir çocuk kalmış sirkte. Sahneye doğru yürümüş de bakıcılar uyarmış çocuğu.
-Küçük, daha fazla yaklaşma, sana saldırabilir hayvanlar.
-Korkmuyorum ben. Ne söyledilerse doğru söylediler. Alkışlıyorum onları.
Çocuk sahnedeki hayvanların gözlerine bakarak alkışlamış her birini. Çıkmış sahneye korkusuzca, sarılıvermiş onlara sımsıkı. Ne aslanda bir saldırganlık, ne kaplanda huysuzluk varmış. Cümlesi bir olup bağırlarına basıvermiş çocuğu.
“Gidelim” demiş çocuk, “sizin yaşamanız gereken yerlere gidelim. Dağlara, ormanlara, çayırlara gidelim. Düşün peşime, gidelim” demiş.
Ne bakıcılar durdurabilmiş hayvanları, ne güvenlik görevlileri. Çocuk önde, hayvanlar arkada çıkıvermişler sirkten dışarı.
“Gidiyoruz” demiş çocuk, “gidiyoruz” demiş cümlesi.
-Özgürlüğümüze gidiyoruz!
-Huzurumuza gidiyoruz!
-Mutluluğumuza gidiyoruz!
-Ailemize, sevdiklerimize gidiyoruz!
-Memleketimize, dağlara, ormanlara gidiyoruz!
Çocuk kararlıymış onları memleketlerine kavuşturmaya. Caddeler, bulvarlar, sokaklar geçmişler. İnsanlar kaçışıvermiş hayvanları görünce.
Barikatlar kurulmuş yollara, aşıvermişler barikatları çocukla bir.
Zehirli gazlar püskürtmüşler, çocuğu aralarına alıverip kurtarıvermiş onu hayvancıklar ama sersemlemişler de bir parça.
İğneler fırlatılmış öldürücü, “aman” demişler, “çocuk zarar görmemeli!” Hızları kesilmiş, yalpalayıvermişler.
Kurşunlar sıkılmış üzerlerine, yere büsbütün yığılıverirken cümlesi, çocuğa bakıvermişler, “dostumuza bir şey oldu mu “diye.
Bir köşecikte ölüvermiş aslan da, kaplan da, ayı, maymun, köpek ve fil de.
Çocuk, her birinin başını okşayıp yaşlarını akıtıvermiş her birinin yanacıklarına.
-Benim yüzümden öldünüz, memleketlerinize gitmek isterken bile beni kollamak istediniz. Özgürlüğünüze, huzurunuza, mutluluğunuza, ailelerinize kavuşmak isterken bile beni düşündünüz. Oysa dün gece rüyamda görmüştüm sizlerle bir uzaklara, sizin memleketlerinize gittiğimizi.
Çocuk, rüyalarında hep bu güpgüzel canları görmüş o günden sonra. Her biri çocuğa minnetlerini sunuyormuş.
Çocuk kendini hayvanlara adamış ömrü boyunca. Cümle hayvanları can bilmiş, onların özgürlüğünü kendi özgürlüğü bellemiş.
Cümle hayvanlar çocuğu çok sevmişler, çok…