EN İYİSİ OLUN; EN İYİSİNİ İSTEYİN!.
Sevgili gençler toplumumuzda çoğunlukla şu yanılgıya düşeriz. Başarıya ulaşmak çok zordur ve çok çalışmak gerekir. Böyle düşündüğümüz için de çalışmayı hep erteler, çabucak pes ederiz. Fakat yanlışımızı yıllar sonra öğreniriz fakat çoğunlukla iş işten geçmiş olur. Okuduğum bir kitapta beşin mi yoksa ellinin mi daha büyük olduğunu soruyordu. Tabii ben de herkes gibi elli daha büyüktür dedim. Fakat kitapta bazı durumlarda beşin elliden daha büyük olabileceği yazıyordu. Beş yıl planlı ve kararlı bir şekilde çalışınca daha sonra yaşayacağımız elli yıl rahat bir hayat süreceğimiz anlatılıyordu. Yani hayat bire on veren bir tarlaya benziyordu. Bunu bir formül haline getirelim. Beş yıl lüks hayat = Elli yıl çileli ve berbat bir hayat veya beş yıl biraz çile biraz gayret = Sonra elli yıl sen sağ, ben selamet.
Şu iki soruyu ve cevaplarını hiç aklınızdan çıkarmayın. 1-Beş yıl gayretli bir şekilde çalışırsam ne olur? 2-Beş yıl yan gelip yatarsam ne olur? Atalarımız boşuna dememiş “NE EKERSEN ONU BİÇERSİN.” Evet, ektiğimizi biçiyoruz; fakat ektiğimiz kadarını değil; on, yirmi, otuz, kırk katını..............
Araştırmacı yazar Muhammed BOZDAĞ Ankara DOST FM Radyosunda yaptığı “Yüksek Yetenek“ konuşmalarının birinde şu araştırmayı aktarıyor: Amerika’da 1000 ve 5000 dolarlık iş ilanları yayınlanıyor. 1000 dolarlık işlere başvuranların sayısı 5000 dolarlık işlere başvuranların sayısından 50 kat daha fazla oluyor. Niçin? Çünkü insanların çoğu kendini değersiz ve yetersiz görüyor. Bu duyguyu aslında ben de çok iyi bilirim. Çünkü bu duyguyu yıllarca, defalarca yaşamıştım. Bu duygudan kurtulduktan sonra hızlı bir şekilde geliştiğimi fark ettim. Hem de 40 yaşından sonra...
Şu anda aklıma ne geldi biliyor musunuz? Amerika'da bir yazarın ''Hayat Kırkında Başlar (Türkçe çevirisi kitapçılarda satılıyor)'' adlı kitabı yayınlandıktan sonra Amerika'da iş hayatında 40 yaşından başarılı olan insanların sayısında çok büyük oranda bir artış görülmüş. Siz yapamaz mısınız? Tabii ki yaparsınız. Ben yaparsam, isterseniz daha da iyisini yaparsınız. Size lazım olan zaten sizde fazlasıyla var olan kaynaklarınızı kararlı, planlı ve azimli bir şekilde harekete geçirmektir.
Başta söylediğim sözü tekrar ediyorum. EN İYİSİ OLUN; EN İYİSİNİ İSTEYİN.........
NECİP GÜVEN
GAYEYE SADIK KALMAK!
Thomas Edison'un hayatı bir gayeye adanmıştı ve mana doluydu. Başarısı hakkında konuşurken şunları söylemişti. Bir buluşun en önemli etkenleri birkaç cümleyle tanımlanabilir:
1-Kişi, neyi gerçekleştirmek istediği ile ilgili kesin bilgileri elde etmelidir.
2-Kişi aklıyla bu gayeye odaklanmalı ve aradığı şeyi o konuda edindiği ve edinebileceği tüm bilgilerle araştırmaya başlamalıdır.
3-Kaç kez hayal kırıklığına uğrarsa uğrasın devam etmelidir. 4-Bir başkasının aynı fikri, deneyi de başarısız olduğu gerçeğinde etkilenmekten kaçınılmalıdır.
5-Problemlerinin çözümünün bir yerlerde var olduğu ve onu mutlaka bulacağı fikriyle yaşamalıdır. İnsan bir problemi çözmeye kalkışınca önce çok zor durumda olduğunu görebilir. Ama araştırmaya devam ederse mutlaka bir çözüm bulacaktır. Birçok insanın problemi daha başlamadan vazgeçmeleridir.
DİSİPLİN VE BAŞARI
Bill Toomey’nin olimpik dekatlonu kazanma hikayesi oldukça düşündürücüdür. Bill, 1964 yılında 25 yaşındayken olimpiyatların en yorucu oyunu olan dekatlon seçmelerine katılıyor. Seçmeler sonunda ilk üç rakibi olimpiyatlara katılma hakkı kazanırken o dördüncü olarak eleniyor. Ertesi gün onu sahanın etrafında koşarken görenler: “Mr. Toomey, olimpiyatlara katılma şansını nasılsa kaybettiniz, neden çalışıyorsunuz?” diyorlar.
O şu muhteşem cevabı veriyor. “1968 olimpiyatları için çalışıyorum. Ve bu disiplinli çalışma neticesini veriyor. Bill Toomey 1968 Mexico City Olimpiyatları’nda madalyayı gururla göğsüne takarak birincilik kürsüsündeki haklı yerini alıyor.
