Matematik tüm derslerle barış masasına oturdu!
Hepimizin de çok iyi bildiğimiz gibi önceki yıllarda bilimin gelişmesine katkılarından dolayı el üstünde tutulan matematik dersi daha sonraki yıllarda kendini büyük görme hastalığı yüzünden bilim adamlarınca çocuk gelişiminde önemi ortaya konmuş olan resim, müzik, beden eğitimi ve edebiyat derslerini küçük görerek ``Siz de kendinizi dersten mi sayıyorsunuz? En önemli ders benim. Ben bütün bilimlerin kraliçesiyim. Benim size ihtiyacım yok, siz olmadan da kendimi öğrencilere sevdiririm.`` diyerek bu dersleri küstürmüştü.
Hatta velileri ve eğitimcileri de buna ikna ederek ``O dersleri boş verin, en önemli ders benim. O dersler, hiç te önemli dersler değil, o dersler için ayrılan zamanı da bana tahsis edin.`` demiş ve bir çoğunu da ikna etmişti.
Fakat matematik dersi son yıllarda yaşadığı büyük başarısızlıklar ve hayal kırıklıkları yüzünden öğrencilerin bir numaralı düşmanı haline gelmişti. Zaten önceki yıllarda toplumda çok zor bir ders olduğu söylentisinin üzerine yapılan araştırmalar sonucunda ``Toplumda en sevilmeyen ders`` olarak ta tesçil edilmesi matematik dersi üzerinde adeta şok etkisi yaptı.
Matematik dersi bir taraftan o eski muhteşem günleri yad ederken bir taraftan da ``Ben nerede hata yaptım, neden her geçen gün toplumdaki sevgim azalıyor.`` diye kara kara düşünürken bir gün ``Matematiği Sevdiren Adam``la tanıştı. Ona ``Hocam, siz bu toplum içinde yıllardır öğrenci ve öğretmen olarak yer aldınız. Ben kötü bir ders miyim ki öğrenciler benden korkuyor ve nefret ediyor.`` diye dert yandı.
Matematiği Sevdiren Adam: -- Aslında kötü bir ders değilsin fakat geçen yıllarda çok önemli yanlışlar yaptın.
Matematik: -- Ne gibi?
Matematiği Sevdiren Adam: -- Biraz burnun büyüdü, eğitim bir bütün olduğu halde kendini diğer derslerden büyük gördün.Onlarla arana mesafe koydun.
Matematik: -- Büyük değil miyim yani?
Matematiği Sevdiren Adam: -- Büyüksün ama bu senin diğer derleri yok saymanı gerektirmez. Programa konan her dersin program içinde bir fonksiyonu vardı. Ama sen hep "Rabbena, hep bana" dedin ve diğer derslerin vakitlerini gasp ederek onların haklarını çiğnedin.
Matematik: -- Haksız mıyım yani?
Matematiği Sevdiren Adam: -- Evet, tamemen haksızsın. Çünkü bal bildiğin gibi tatlı ve şifalı bir besindir. Ama sana her gün her gün bal yedirsem ne yaparsın?
Matematik: -- Nefret ederim tabii.
Matematiği Sevdiren Adam: - Gördün mü, ölçüyü kaçırırsan baldan da, matematikten de nefret edilir.
Matematik: -- Sen çocukların neden benden nefret ettiğini nereden biliyorsun?
Matematiği Sevdiren Adam: - Tecrübe ve internetten yaptığım araştırmalarımdan biliyorum.
Matematik: -- Benim için çocuklar ne diyorlar?
Matematiği Sevdiren Adam: -- Baş belası ve hırsız!
Matematik: --- Yaaaaaa !.... Baş belasını anladım da hırsızlık ta nereden çıktı?.
Matematiği Sevdiren Adam: -- Sen yıllarca en önemli bir dersim demedin mi?
Matematik: -- Dedim.
Matematiği Sevdiren Adam: -- Edebiyat , resim , müzik , beden eğitimi dersleri de kim oluyormuş demedin mi ?
Matematik: -- Dedim.
Matematiği. Sevdiren Adam: - O derslerin yapılacağı ders saatlerini de gasp etmedin mi ?
Matematik: -- Ettim ama ben her şeyi çocukların iyiliği için yaptım. Şimdi ben çocuklara iyilik yapacağım derken kötülük mü yaptım? O yüzden mi bana çok kızıyorlar? Onun için mi bana hırsız ders diyorlar?
Matematiği Sevdiren Adam: -- Evet bay Matematik, hem çocuklara kötülük yaptın, hem de toplum içinde kendi itibarını düşürdün.
Matematik: -- Şimdi ben çocuklarla tekrar barışıp kendimi sevdiremez miyim?
Matematiği Sevdiren Adam: -- Çok zor ama önce küstürdüğün derslerin gönlünü alman lazım. Eğer o derslerle barışırsan o dersler de senin çocuklarla tekrar barışmana yardımcı olurlar.
Matematik: -- Ama , ama .....
Matematiği Sevdiren Adam: --Aması, maması yok. Sen önce çocuklarla barışmak istiyor musun, istemiyor musun?
Matematik: -- İstiyorum, çok istiyorum. Çünkü çocukları seviyorum ve çok özledim. Matematiği Sevdiren Adam, sevgisizlik,gariplik, yalnızlık çok zor be!.
Matematiği Sevdiren Adam: -- Umarım aklın başına gelmiştir!.
Matematik: -- Geldi, geldi !..
Matematiği Sevdiren Adam: --- Aynı hataları tekrar etmek yok.
Matematik: -- Söz veriyorum, yok, yok.
Matematiği Sevdiren Adam: -- Haydi öyleyse gidelim.
Matematik -- Nereye?
Matematiği Sevdiren Adam: -- Küstürdüğün derslerle tekrar barışmaya ...
Matematik: -- Beni nasıl karşılarlar acaba?
Matematiği Sevdiren Adam: -- Önce biraz nazlanırlar, sonra araya ben de girerim zorda olsa ikna ederiz diye düşünüyorum. Önce Müzik dersinle başlayalım. Eğer Müzik dersini ikna edersek diğer derslerin yanına çalgılarla, şarkılarla türkülerle gideriz. Onları ikna etmemiz daha da kolaylaşır. Daha sonra Edebiyat, Resim ve Beden Eğitimi derslerine gideriz.
Matematik: -- Yaşasın, yaşasın, çok mutluyum, çok mutluyum, çok teşekkür ederim Matematiği Sevdiren Adam.
Matematiği Sevdiren Adam: -- Dur biraz sakin ol. Haydi hemen Müzik dersinin yanına gidelim.
Matematik : -- Gidelim..
Necip GÜVEN Eskişehir
MATEMATİK, MÜZİK DERSİ İLE BARIŞTI!
Tak, tak, tak.... Kim o ?
--Matematik: Müzik dersi ben matematiğim...
--Müzik: Ne işin var kapımda, bir de utanmadan kapıma gelmişsin...
--Matematik: Ne o , yoksa sen de mi bana kızgınsın?
--Müzik: Tabii kızgınım, senin yüzünden öğretmenler beni küçümsedi..
Öğrenciler müzik dersi yerine matematik dersi yaptı.
--Matematik: O yüzden mi bana çok kızgınsın?
-- Müzik: Evet, hem ben hem de öğrenciler sana çok kızgın. Kapımdan çek git.
-- Matematik: Ama ben seninle barışmaya gelmiştim.
-- Müzik: Nereden çıktı bu, ne barışı?
-- Matematik: Hatamı anladım, seninle barışmak istiyorum. Hem kapına tek gelmedim, yanımda birisini de getirdim.
--Müzik: Kimmiş yanında getirdiğin?
-- Matematik: Matematiği Sevdiren Adam ile birlikte geldim. Zaten yanlışlarımı anlatarak barışmaya beni o ikna etti.
--Müzik : Matematiği Sevdiren Adam ile birlikte geldiyseniz hoş geldiniz, sefa getirdiniz.
--Matematiği Sevdiren Adam: Müzik dersi, ben matematik dersinin toplumda sevilmeme nedenlerini ve senin diğer dersler gibi ne kadar önemli bir ders olduğunu, müzikle el ele verirse öğrenciler tarafından daha çok sevileceğini bir bir anlattım.
--Matematik: Matematiği Sevdiren Adam, müziğin faydalarını daha geniş bir şekilde anlatan bir makale tavsiye eder misin?
--Matematiği Sevdiren Adam: Bu konuda Necip Güven Hoca'mın MATEMATİK, MÜZİK VE OYUN!
makalesini okuman için veriyorum. Haydi şimdi oku bakalım...
MATEMATİK, MÜZİK VE OYUN!
Bu makalem önceki yıllarda yetkin müzik otoritelerinden olan Anjelika Akbar Hanım'ın editörlüğünü yaptığı bilinclianne.com web sitesinde yayınlanmıştır.
Hafıza Eğitimi ile tanışmam 2000’li yılların başlarında olmuştu. Hafıza eğitiminde beynin sağ ve sol loblardan meydana geldiğini bir lobun matematik ve mantık ağırlıklı çalışırken diğer lobun ise müzik, ritm, hayal gücü, renkler ve espri yönünün daha ağırlıklı çalıştığını öğrenmiştim.
Daha sonra bu alana ilgi duyduğum için hafıza eğitimiyle ilgili 2-3 kitap edindim. Bu kitaplardaki bilgi ve uygulamalar bana öğrendiklerimi eğitim alanında kullanmanın çok faydalı sonuçlar sağlayacağını gösterdi.
Hemen öğrendiklerimi hayata geçirmeye karar verdim. Sınıfımdaki istekli öğrencilerden bir grup oluşturarak çalışmalara başladım. 1999 yılı sonunda ve 2000 yılı başında öğrencilerle birlikte Eskişehir’de Kanal 26 TV’de “Hafıza” gösterileri yaptık.
Bu arada bir arkadaşın verdiği bir broşürle “Mega Hafıza” sahibi Melik Safi Duyarı ve “Hafıza Eğitimi” setlerini tanıdım. Tüm setleri alarak incelemeye başladım. 2000 Yılı Ekim ayında da Mega Hafıza sahibi Melik Safi Duyar’dan randevu alarak görüştüm.
Hafıza Eğitimi setlerinden öğrendiklerim ışığında o yıllarda daha tasarım safhasında olan projelerimi Melik Bey’e anlattım. Onun da projelerimi mantıklı bulması üzerine hem hafıza çalışmalarına devam ederek 2001 yılında Kütahya’da faaliyet gösteren Kanal 43 TV’de hafıza gösterilerine devam ettim hem de matematik alanında matematiği eğlenceli hale getirme çalışmalarına devam ettim.
Yaptığım uygulamaların öğrenciler tarafından çok sevilmesi üzerine bu çalışmaları daha da çeşitlendirmeye karar verdim. Bunun sonucunda kendi imkanlarımla “Noter Tasdikli Tekerlemeli Çarpım Tablosu”, çarpım tablosu öğretiminin ipuçlarını gösteren “Süper Çocuklar “ şarkısını; daha da sonraları “Sayı Treni” şarkılarını yaptım. Şu anda 20’ye yakın çalışmama ekonomik nedenlerle şimdilik ara vermek zorunda kaldım. İnşaallah şartlar oluştuğunda çalışmalarıma kaldığım yerden devam edeceğim.
O sıralar yaptığım çalışmalar anlaşılmayıp şüphe ile karşılansa da daha sonraki yıllarda medyada konu ile ilgili çıkan haberler benim bu çalışmaları başlatmakta ne kadar doğru bir iş yaptığımı ortaya koymuştu. Hatta Eskişehir’deki yerel ve ulusal basında görevli gençler ve bazı dostlar “ Hocam, insanlar baştan sana gülüyordu ama senin söylediklerin birer birer gerçekleşiyor.” diye itiraflarda bulundular.
Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi İstatistik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fikri Akdeniz’in “Matematiği Oyunla Sevdirin” çalışması, Pamukkale Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümü Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Şevket Civelek’in yaptığı araştırmada, başarısızlığın temelinde öğretmenlerin matematiği sevdirememesinin ana neden olduğunu ortaya koyması ve öğretmenlere öğrencilerin sıkılmaması için matematik konularını “esprili bir şekilde anlatmayı” tavsiye eden haberi ve Uluslararası Matematik Proje Yarışması’nda dünya ikincisi olan Özel Servergazi Fen Lisesi 2. sınıf öğrencisi Bekir Danış, matematikte başarılı olmasının sebebini öğretmeninin matematiği sevdirmesine bağlaması araştırmamı doğruluyor. 6. sınıfta öğretmeninin eğlenceli matematik sorularıyla matematiği sevdirdiğini söyleyen Daniş, bu sayede dersten zevk almaya başladığını anlatıyor.
20 Eylül 2006 tarihli medyada çıkan bir haberde Kanada McMaster Üniversitesi’nden bilim adamlarının yaptığı bir araştırma sonuçları, müzik derslerinin çocukların hafıza ve öğrenme yeteneklerini geliştirdiğini ortaya koyduğunu ifade ediyordu.
ABD’de 1944`ten bu yana otizmden depresyona pek çok psikolojik rahatsızlığa karşı müzikle terapi yöntemi uygulanıyor. Terapistler müzik dinlerken ya da yaparken beyin ve bedenin uyarıldığını açıklıyor. Berklee Müzik Terapisi Programı`nın kurucusu ve başkanı Suzanne Hanser, müziğin duyulduğu an, kişileri direkt olarak duygusal ve fiziksel anlamda etkilediğini belirtiyor. Programın öğrencilerine göre, yöntem hem bir çeşit sanat, hem de tıbbi bir bilim. (Radikal)
Benim de yaptığım uygulamaların öğrenci ve velilerde bıraktığı olumlu sonuçlar bana yaptığım çalışmaların ne kadar doğru olduğunu gösteriyordu. Farkına vardığım diğer bir gerçek de hayatın her alanında yer alan müzikten, matematikte ve eğitimde yeteri kadar faydalanmadığımız gerçeği idi. Gelin müzik hayatın hangi alanlarında kullanılıyor, bir göz atalım:
HAYATIMIZDA MÜZİK
1-Sporda: Kocaman, kocaman adamlar takımlarının marşlarıyla coşuyor, şovlar yapıyorlar.
2-Dini duyguları telkinde ( özgün müzik, ilahi ) müzik sıkça kullanılıyor.
3-Eğlencede: Çocuklara eğitim ve öğretim amaçlı müzik yapmamız için yardım etmeyen kocaman ve kocaman adamlarımız ”Manda yuva yapmış söğüt dalına” türküsünü duyunca yerinde duramayıp piste fırlıyor.
4-Tıpta: Ruhsal sorunlarda ve otistik çocukların tedavisinde.
5-Reklamlarda ürünleri tüketiciye pazarlamak için. Amaçlarına fazlasıyla ulaşıyorlar da…
6-Seçimlerde partiler seçmeni tavlamak ve avlamak için müziği araç olarak sonuna kadar kullanıyorlar.
Bu kadar alanda kullanılan müzik matematikle dargın mı acaba? Siz hiç matematikten bahseden bir şarkı duydunuz mu? Bir dakika özür dilerim. Var, tamam var! ”Kendimden kendimi çıkardım. Sıfır kalmaz. Matematik yalan söylüyor hocam.” Tuh ! Bir tane var, o da matematiği kötülüyor.
Çevremizde toplumun her kesiminden ve her zaman “Matematik bize hayatımızda ne zaman lazım olacak? “ sorusuyla sık sık karşılaşmışızdır. Çocuklarımıza bazen çap pat, çoğu zaman da eveleyerek, geveleyerek nerede lazım olacağını anlatmaya çalışmışızdır. Bir de ezber yüzünden matematikten başarısız olmuş çocuklar için bu soru matematikten birer kaçış yolu olarak ortaya çıkar. Futbol takımlarının neredeyse hepsinde takımı coşturmakta için onlarca marş yazılıp söylendiği halde matematiğin hayatta kullanıldığı yerleri anlatan bir şarkımız bile maalesef yoktur.
Eskişehir’de 2007 yılında çarpım tablosunu ezberlemede sıkıntı yaşayan bir anne ezbersiz öğrenme için benden yardım istemişti. Evlerine gittiğimde “Hocam, kızım matematik bana hayatın neresinde lazım olacak diye soruyor. Ben de dilimin döndüğünce anlatmaya çalışıyorum. Lise mezunu olduğum halde verdiğim cevaptan ikna olmuyor.” diyerek yardım istemişti. Ben de sözleri ve bestesi kendime ait ama maddi imkansızlıklardan dolayı müziğini yapamadığım aşağıdaki şarkıyı kızımıza söylemiştim.
HER YERDE MATEMATİK
Pazarda matematik, Sporda matematik, Her zaman söyleriz, Şarkıda matematik. Her şeyde matematik, Beynimiz otomatik, Her zaman söyleriz, Şarkıda matematik.
Şarkıyı dinledikten sonra annesine “Matematik bize hayatın neresinde lazım olacak? “ diye soran kızımız sus pus olmuş, kıs kıs gülüyordu.
Öğretmenlik yaptığım yıllarda yaşadığım bir hatıra esprili anlatımın önemini bana çok güzel göstermişti.
Medyada çıkan bir haberde de Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi İstatistik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fikri Akdeniz, yaptığı açıklamada, öğrencilerin büyük çoğunluğunun matematik dersinden korktuklarını ve bunun da eğitim başarısını olumsuz yönde etkilediğini kaydetti. Dersteki başarının devamlılık ve ezberden uzak kalma ile yakından ilgili olduğunun altını çizen Akdeniz, şöyle konuştu:
``Matematik bir piramide benzer. Temel yoksa, bir kat yukarı çıkamayız. Bu nedenle derslerde geri kalmamak son derece önemlidir. Bir ay yaşanan sıkıntı sonucunda öğrenci, bütün eğitim hayatı boyunca derslerinde güçlük çekecek ve hata yapma endişesi nedeniyle matematikten korkacaktır.``
Matematik derslerinin ezberden uzaklaştırılması ve bilimsel düşünme gücünün kazandırılmasının önemine değinen Akdeniz, ``Çocuğunuzun matematiği sevmesini istiyorsanız, ona oyun oynatın. Satranç gibi oyunlar, bilimsel düşüncenin gelişmesini sağlar. Yapacağı hamlede düşünmeyen kişi matematiği sevmez. Çocuğa yenmenin zor olduğunu, bunun için uzun süre düşünmek gerektiğini kavratmalıyız. Bu başarının önünü açar`` diyordu.
Bir yerde çocuk ve oyun varsa müziğin de oyunun ayrılmaz bir parçası olduğunu biliyoruz. Bırakın çocukları biz yetişkinler bile müziği duyduğumuzda kanımız kaynıyor, yerimizde duramıyoruz. Diğer yandan bir çok anne ‘’Çocuklarımız daha okula başlamadan bir çok şarkıyı kolayca öğrendikleri halde derslerde neden sıkıntı yaşadıklarını anlamakta zorlanıyoruz.’’ diye dert yanıyor.
Yapılan bilimsel araştırmaların sonuçları önümüzdeki yıllarda müziğin matematik öğretiminde daha etkin ve yaygın olarak kullanılması gerektiğini ortaya koyuyor. Bu konudaki çalışmalar şüpheyle karşılanıp çok yavaş yürüse de inanıyorum ki elde edilen olumlu sonuçlar yapılan çalışmaları daha da hızlandırıp yaygınlaştıracaktır.EĞİTİMCİ YAZAR NECİP GÜVEN
ANJELİKA AKBAR KİMDİR?
Müzik dünyasının unutulmaz isimlerinden olan Piyanist, besteci ve yorumcu Anjelika Akbar duyduğu bir notayı hiç bir referansa ihtiyaç duymadan başka bir nota ile karşılaştırmadan tanıma yeteneğine sahip Mutlak kulak yeteneği sahibidir. Annesi müzisyen, babası ile hem müzisyen hemde felsefeci ve filozof’tur.
Piyano eğitimini henüz 2.5 yaşında iken almıştır. 4 yaşında iken Mutlak Kulak yeteneği fark edilmiş ve 4.5 yaşında iken Moskova Devlet Konservatuvarı üyelerinin dikkatini çekmiştir. 5 yaşında iken yapmış olduğu besteleri meşhur Rus besteci Andrei Eshpai duyduğunda bestelerin babasına ait olduğunu düşünerek çok yeteneklisiniz bayım sizi parlak bir bestecilik hayatı bekliyor demiştir.
1999 yılında Su isimli ilk albümü müzik piyasasına girmiş ardından 2002 senesinde Zara ve Rana Pirinçcioğlu ile birden Bir’e adyı albümde farklı bir çizgi yakalamıştır. 2003 yılında Besteci Ali Darmar ile birlikte çalışmaya başlamıştır. Yorumcu ve besteci kimliğinin yanı sıra yazarlıkta yapan Anjelika Akbar 2011 yılında İçimdeki Türkiyem adlı bir kitabı yayınlamış ve kitapta Türkiye’de geçirdiği 20 yılı kaleme almıştır. Ayrıca Uçan Köpek Baaşa isimli bir kitabı daha vardır.
Albümleri ise, Bach A L’Oriantale, Bir Yudum Su, Raindops by Anjelika, İçimdeki Türkiyem, Likafoni, Beni Unutma Orjinal Film Müzikleri, Mutlu Aşk Şarkıları Hakan Aysev beraber.
1993 yılında Türk vatandaşlığına geçmiş ve Ankara Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Kurucu Öğretim kadrosuna dahil olmuştur. Bugüne kadar ulusal ve uluslararası bir çok ödülün sahibi olan Anjelika Akbar en son 2017 yılında Şener Şen’in başrol oynadığı Yol Ayrımı isimli sinema filminin müziklerini hazırlamıştır.
NECİP GÜVEN
--Matematik: Özür dilerim müzik dersi, senin bu kadar önemli bir ders olduğunu bilmiyordum. Hakikaten sana ve öğrencilere çok haksızlık yapmışım.İşin kötü tarafı bu durumdan ben de çok zarar görmüşüm.
--Müzik: Yalnız ben değil, müfredatta olan tüm dersler birbirini tamamlayan bir bütünün parçalarıyız. Bu yüzden hepimiz de önemli dersleriz.
--Matematik: Matematiği Sevdiren Adam yanlışlarımı bana gösterdiğin için sana çok teşekkür ederim. Artık kendimi sevdirmek için tüm derslerden faydalanmaya karar verdim.
--Matematiği Sevdiren Adam: Müzik dersi, gösterdiğiniz anlayıştan dolayı çok teşekkür ederiz.
Sırada edebiyat dersi var, matematiği onun da yanına götürüp barıştırmak istiyorum.
--Müzik: Güle güle gidin, edebiyat dersine benim de selamımı söyleyin...
NECİP GÜVEN
MATEMATİK, EDEBİYAT DERSİ İLE BARIŞTI!
Geçtiğimiz yıllarda kendini diğer derslerden üstün görme yüzünden o dersleri bir bir küstüren ``Matematik Dersi`` edebiyat dersine de ``Benim sana ihtiyacım yok, bana formüllerim yeter, siz de kim oluyorsunuz.?`` diye meydan okuyarak araya mesafe koymuştu.
Bu arada ``Matematik Dersi çok yanlış yapıyorsun, edebiyatsız matematik olmaz. Formüllerinin mantığını anlatmak için edebiyata zannettiğinden daha fazla ihtiyacın olacak. İyi düşün, son pişmanlık fayda vermez.`` şeklinde yapılan uyarıları da hiç dikkate almamış ``Edebiyat Dersi de kim oluyormuş, o olmadan da öğrenciler beni sever.`` diye yanlışında ısrar etmişti. Matematikle Edebiyat dersi arasındaki bu tartışmaya bazı eğitimciler de taraf olarak aslında birbirinden ``Etle tırnak`` misali bir birinden ayrılmaz bir bütün olan iki dersi ayırmıştı.
Yapılan uygulamalardan alınan sonuçlar bu ayrılığın iki dersi de zor durumda ortaya koymuştur. Edebiyat Dersi de Matematik Dersinin restine ``Ben de seni artık şiirlerimde kullanmayacağım.`` diye karşılık vermesi sonucunda`` Şiir zıvanadan çıkmış.``Edebiyat dersine sizin kavganız sonucunda biz de zarar görüyoruz. Artık matematikle dargınım, onun için hece ölçülerini kullanmayın; demen yüzünden ölçüsüz kaldık. Önüne gelen şair oldu. Sizin anlamsız kavganız yüzünden arada biz de zarar görüyoruz. Yeter artık, bu anlamsız kavgayı bitirin de biz de rahat nefes alalım.`` diyerek ``Edebiyat Dersini`` sıkıştırıyordu.
Matematik cephesinde de durum bundan farklı değildi. Öğrencilerin ``Hocam, bu formülün mantığını bize açıklar mısınız?`` şeklindeki istekleri matematik hocaları şiddetle reddediyor.``Evladım, formül ne diyorsa o`dur. Biz edebiyat hocası mıyız? `` diyordu.
İki ders te yanlışını anlamıştı fakat gururlarından dolayı bu gerçeği açıkça itiraf edip barışmaya yanaşmıyorlardı. ``Matematiği Sevdiren Adam`` bu iki dersi bir araya getirerek yaptıklarının yanlış olduğunu, aralarındaki çekişmenin en çok öğrencilere zarar verdiğini anlattı.
Buna en büyük örneğin de kendisi olduğunu söyleyerek ``Arkadaşlar, siz beni (Matematikle Barışıyorum) kitabını yazdığım için öğrenciliğinde sayısal yönü ağır basan bir öğrenci gibi gösterebilirsiniz. Böyle düşünüyorsanız vereceğim rakamlar sizin ne kadar yanıldığınızı ortaya koyacaktır.1979 Yılında Kütahya Eğitim Enst. kazandığımdaki puanlarım hala hafızamda .... Sayısal Puan: 397, Sözel Puan: 453 ... Görüldüğü gibi az-buz değil fark sözel lehine 56 Puan fazla. Eğer ``Matematiği Sevdiren Adam`` sınıf öğretmeni olmasaydı tıpış, tıpış Edebiyat Fakültesinin yolunu tutmuştu.
Nereden nereye .....
Size son bir örnekle konuyu kapatacağım. Bir futbol teknik direktörüsünüz. Aynı yetenekte üç sporcu var. Birincisi yalnız sol ayağını kullanıyor, ikincisi yalnız sağ ayağını kullanıyor. Üçüncü ise iki ayağını da kullanıyor. Siz hangi sporcuya öncelik verirdiniz.
Eğer hala da ikna olmadıysanız sitemizdeki İNANDIĞIN KADAR BAŞARIRSIN! (*) yazısını da inceleyebilirsiniz.`` dedi. Bu yazıyı okuyan iki ders te yaptıkları büyük yanlıştan dolayı pişmanlık duyduklarını söyleyerek birbirlerinden özür dileyip barıştılar. Bundan sonra aynı yanlışı yapmamak ve birbirlerine yardımcı olmaya söz verdiler.
Bu arada Matematik Dersi
``Edebiyat benim dilim,
Nasıl ayrıldık gülüm,
El ele birlikte coşalım,
Büyük hedeflere koşalım.``
mısralarıyla sevincini ortaya koydu.
Edebiyat Dersi de bu dörtlüğe,
Sensiz olur mu hiç şiir,
Her taraf oldu şair.
Seninle ben de güçlüyüm,
Bizi ayıramaz ölüm.``
mısralarıyla cevap verdi.
``Matematik Kafe`` sitesi olarak, bu iki ders arasındaki barışı kutluyor, iki derse de başarılar diliyoruz.
Necip GÜVEN ESKİŞEHİR
İNANDIĞINIZ KADAR BAŞARIRSINIZ! (* )
ÜNİVERSİTELERDE MÜHENDİSLİK EĞİTİMİ
Mühendisliğin temeli matematiktir. Analitik düşünce yapısının temeli de matematiktir. O zaman matematiksel olarak mühendislik, analitik düşünme yapısı demektir. Matematik, bilim dünyasında bir okyanustur. Dünya için suyun önemi ne ise bilim içinde matematiğin önemi odur. “0”larla “1”lerle, dünyayı yönetiyor bugün matematik.
Çünkü matematik bir denge işidir. 0 çarpanı kadar yok edici. 1 çarpanı kadar etkisiz. Sonsuz kadar belirsiz. Pozitifi ve negatifi olacak kadar gerçekçi. En yardımsever bilim. Her bilimin içinde var. Hepsinin de gelişimi için onlara yardım ediyor ama kendisi her zaman yalnız. Bu sebeplerden dolayı bilimin öncülüğünü yapmaktadır. Mühendislik fakültelerinde matematik konularına bu yüzden önem verilmektedir.
Dünya: “su” ise, matematik: “okyanustur.” TYT sınav sonuçları bunun apaçık bir kanıtıdır. Sayısal öğrenciler, analitik düşünce yapısı kazanmaya daha yakındır. Bu sebeptendir ki sayısalcılar, sözelciler kadar sözel net yapabilir. Tablo 1. yazılanları istatistiksel olarak ispatlar. Orta öğretimde bugün matematik dersine yeterli önem verilmemektedir. Öğrencilerin YKS sınavını kazanamama korkusu matematiğin asıl iş yapan kısmını unutturmuştur. (İntegral, türev, trigonometri vb.)
Tablo 1. 1998 ve 1999 En Yüksek ÖSS Sayısal, Sözel ve Eşit Ağırlık Puanları /1998 ÖSYS Birinci Basamak Sınavında En Yüksek ÖSS Sayısal Puanı Alan Üç Aday:
1-İsmail Burak BAL (189, 060 )
2-Onur KAYA (189.060)
3- Hamza KAYA (188.820)
1998 ÖSYS Birinci Basamak Sınavında En Yüksek ÖSS Eşit Ağırlıklı Puanı Alan Üç Aday:
1-İsmail Burak BAL (179, 696 )
2-Onur KAYA (179, 696 )
3-Hamza KAYA (17,036)
ÖSYS Birinci Basamak Sınavında En Yüksek TYT Sözel Puanı Alan Üç Aday:
1-İsmail Burak BAL (170,332)
2-Onur KAYA (170,3322)
3-Onur BAKIR–Namık ŞENGEZER (169,813)
1999 Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi En Yüksek Y-TYT Sayısal Puanı Alan Beş Aday:
1-Gökhan Mumcu (231,842)
2-Fatma S. Kaplan (231,664)
3-4-5 Başar Cenik ,Orkun Gül ,Esra E.Haliloğlu (231,619)
1999 Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sistemi En Yüksek Y-TYT Eşit Ağırlıklı Puanı Alan Üç Aday:
1-Gökhan Mumcu (213,093)
2-Fatma Sıla Kaplan (212,842 )
3-Başar Cenik (212,779)
Başarıyı belirleyici unsur büyük ölçüde, başarıya inanılmasıdır. Çünkü, başarıya inandığınız kadar başarırsınız.
Öğrenmenin bir çok yolu vardır. Öğrenilen bilgilerin yapıcı-üretici olması ve işe yaraması gerekir. Bilginin nasıl elde edildiği de çok önemlidir. “Kolay mı? Zor mu?” olmuştur bilgilere ulaşmak. Bilgiler öğrencilere mümkün olduğu kadar kolay yollardan öğretilmelidir. Kolay öğrenilen bilgileri paylaşmak daha kolay olur.
Ayrıca üretmek için en gerekli organımız bizi diğer canlılardan da ayıran, daha iyiyi yapma yeteneğini ve düşünmemizi sağlayan beynimizdir. Beyin zihni ve aklı kontrol eden organdır. Ona gerçekten gereken önemi vermeliyiz. Yeni, yararlı ve kullanışlı şeyler üretebilmemiz ona bağlıdır. Zor ve sıkıntılı bir eğitim onu yıpratacak ve üretkenlik performansını azaltacaktır.
İdarecilerimizin özellikle bu ince meseleyi ele almaları gerekmektedir. Ülkenin içinde bulunduğu şartlar dahi düşünülerek bir öğretim paketi hazırlanmalıdır. Üzerinde durulan diğer bir konu da kolay öğrenme ve kolay öğretmedir. Bu yöntem hem öğrenciler hem de öğretim elemanları için daha kazançlıdır. Vücut daha canlı olacak, hoşgörü artacak ve aklın üretme performansı daha verimli olacaktır.
Toplumların başarısı verilen eğitim ve öğretimin kalitesine bağlıdır. Eğitim ve öğretimin bir arada verilmesi gerekir ki mesleğinde başarılı insanlar yetişsin. Çözümsüzlük, çoğu zaman insanların birbirleriyle anlaşamamasından kaynaklanmaktadır.
Temele inersek birbirini anlayan, hoşgörülü çözüm mühendisleri yetiştirmeliyiz. Bu iş, ilkokul eğitiminden başlamalı ve hayat boyu sürmelidir. Zaten hayat boyu öğrencilik kavramı eğitimin vazgeçilmezlerinden olmalıdır.
Psikiyatrisiler ve psikologlar, sorunu, hep en baştan aramaya başlarlar. İnsan mühendisleri olarak onların bu çözüm yöntemini iyi değerlendirmeliyiz. Eğitim zincirinin, tüm halkalarını, bir daha hiç kopmamacasına, en sıkı biçimde birbirine kenetlemeliyiz. Halkalardan yalnızca bir tanesindeki zayıflık, zincirin kopmasına sebep olur, diğer halkalar ne kadar sıkı olursa olsun.
Bu sebeple, eğitimle ilgili tüm sorunların çözümünde mümkün olduğunca ince ve uzun ömürlü düşünülmelidir Unutmayalım ki, eğitim zincirinin gücü, en zayıf halkasının gücüne bağlıdır.
”En iyisini yapamayabiliriz, ancak; yapabileceğimizin en iyisini yapmak elimizdedir.”
(Söyledikleriniz çok doğru hocalarım amma öğretmenlerinin önyargıları öğrencilerinden daha fazlaysa ne yapacağız. Atalarımızın dediği gibi’’Et kokarsa tuzlarız ama tuz kokarsa ne yaparız?’’ Necip GÜVEN )
Kaynakça:
[1]. İstanbul kültür üniversitesi AR-GE Internet sitesi (www.ika.edu.TRT)
[2]. Kemal G. Ankara Üniversitesi Internet sitesi (http://kemalgok.virtualave.net/net_history.htm)
[3]. ÖSYM Internet sitesi (http://www.osym.gov.tr/sayisal/1999.html)
MATEMATİK, RESİM DERSİ İLE BARIŞTI ( 1 )
Bu gün 25 Temmuz 2008 Saat 08.00 Matematiği Sevdiren Adam`ın kapısı çalınır. Kapıda Matematik Dersi vardır.
Matematiği Sevdiren Adam: -- Hayrola Matematik, bu erken saatte ne işin var?
M-- Hocam, seninle tanıştıktan sonra içimde fırtınalar kopuyor. Bu zaman kadar yaptığım hatalardan dolayı vicdan azabı duyuyorum. Geceleri kâbuslarla uyanıyorum. Her gece çocuklar ve gençler etrafımı sarıyorlar. ``Senin yüzünden, senin yüzünden,öğrenci olarak çektiğimiz acılar senin yüzünden!`` diyerek çığlıklar atıyorlar.
MSA-- Sakin ol, sakin ol! Hayatta hangimiz hata yapmadık ki? En büyük hata, hata yaptığını kabullenmemektir. Ama sen hatanı anladın ve döndün. Artık o günler geride kaldı. Bundan sonra geçmişten çıkardığımız derslerle eski defterleri dürüp önümüze yeni bir sayfa açacağız. Tüm dersleri, çocukları ve gençleri de yanımıza alıp dünya çapında projelere imza atacağız.
M-- Hocam, önyargıları yıkmak zordur, hem siz bu zaman kadar önemli bir başarısı olmayan, sıradan okullarda okumuş sıradan bir öğretmensiniz. Size kulak asmazlarsa ne yapacaksınız? Projelerinizi halka kabul ettirebilecek misiniz?
MSA-- Kafana takma, ben senin aklına gelen soruların cevabını bulduğum için çok rahatım. Her şey yavaş yavaş yoluna girecek. Bak, kafana takılan o soruların cevabını bulamasaydım bu kadar rahat ve kendinden emin olabilir miydim?
M-- Hocam, o soruların cevabını nereden buldunuz, Bizimle paylaşır mısınız?
MSA-- Sorduğun soruların cevabını A.B.D Devlet Başkanı Abraham Lincoln`ün hayatında ve bazı sözlerinde buldum. Önce Abraham Lincoln’ın hayatına kısaca bir göz atalım.
*Yoksul bir ailede dünyaya geldi. Anne babası okuma yazma bilmezdi.
*10 yaşında annesini kaybetti. Tarlada ırgatlık, bakkalda çıraklık yaptı.
* 21 yaşında işini kaybetti.
*Bocalama dönemi başladı. 24 yaşında tekrar işinden oldu.
* 25 yaşında dört çocuğundan üçü vefat etti.
*27 yaşında ruhsal bunalıma girdi.
*34 yaşında kongre seçimlerini yine kaybetti.
*36 yaşında kongre seçimlerini yine kaybetti.
*38 yaşında eyalet seçimini kaybetti.
*45 yaşında senato seçimlerini kaybetti.
*47 yaşında başkanlık seçimlerini kaybetti.
*49 yaşında tekrar senato seçimlerini kaybetti.
*52 yaşında ABD’ye başkan seçildi.
Eğer sıkıntılar kaçınılmazsa oturup ağlamanın hiçbir faydası yoktur. Evet, acı ve ızdıraplar karşısında Abraham Lincoln’ün de ağladığı anlar olmuştur. Hatta,hayatın çekilemeyecek hale geldiği durumlarda, akşam yağmur altında, ağaçlar ve çalılar arasındaki tozlu patika yollarda gezinmeyi çok severmiş, gözü yaşlı olduğu anlarda içini böyle atarmış ama sonra bıkmaz, inat edermiş, ısrarlı olurmuş.
Kaldırımsız, tozlu topraklı sokaklarda bir başına düşünceli düşünceli yürür. Tam bu sırada ayağı kayar,çamurun içine yuvarlanacakken, son anda kurtulur. Kendi kendine ‘Tökezledim, fakat düşmedim!’ der.
Evet ‘Tökezledim fakat düşmedim. ’Bu cümle beyninde şimşek gibi çakar. Onun ayağı kaymıştı ama düşmemişti. ’Mücadeleye devam!’ demiş.
Gelelim bana; önce benim sıradan bir öğretmen olduğum gerçeğine A.Lincoln ``Dünyanın büyük adamları, okullarında en büyük öğrenci değillerdi. Dünyanın en büyük okullarını bitirenler de her zaman büyük adam olmamışlardır.`` der.
Gelelim fikirlerimi kabul ettirme konusuna .... O konuda kulak tıkayanlara da ve olumsuz propaganda yapanlara Lincoln şöyle seslenir: ``Herkesi bir defa, bazılarını her zaman ama herkesi her zaman aldatamazsınız.``
Lincoln, eleştirenler için de şu ölçüyü koyar: ``Eğer karşındaki kişiye bütün kalbin ve yeteneklerinle yardımı kabul edebiliyorsan, işte o zaman eleştirebilirsin. Bu olumlu eleştiridir. ``
M-- Hocam, ne kadar güzel sözler bayıldım vallahi! Bu adamın başka sözleri var mı? Bir kaç tane daha rica ediyorum.
MSA-- Tamam, tamam ! Şu sözler de onun.
*Konuşması gereken yerde susan kişi korkaktır.
* Hatadan korkan bir insan hiçbir şey yapamaz.
* Benim hayat tecrübeme göre hiç kusuru olmayan insanların hiç erdemleri yoktur.
Çalışacağım ve kendimi hazırlayacağım ve bir gün şans kapımı çalacak.
M-- Teşekkür ederim hocam, şimdi çok rahatladım.Demek ki OrhanGENCEBAY`ın şarkısında dediği gibi ``Hatasız Kul`` yokmuş. Şimdi gelelim barışma konusuna. Bu gün hangi dersle barışacağız?
MSA-- Bu gün Resim dersini ziyaret edeceğiz.
M-- Haydi gidelim!
MSA-- Dur bakalım!
M-- Ne var Hocam
MSA-- Önce sana Resim dersinin marifetlerini anlatayım.
M-- Resim dersinin marifetleri mi de var?
MSA—Tabii var, ne zannettin ya?
M-- Anlat, anlat, dinliyorum.
MSA-- Kahvaltı hazır önce bir kahvaltımızı yapalım.
KAHVALTI MOLASI VE BİRİNCİ BÖLÜMÜN SONU!
Necip GÜVEN Eskişehir
MATEMATİK, RESİM DERSİ İLE BARIŞTI ! ( 2 )
Matematiği Sevdiren Adam: -- Kahvaltıyı yaptık, en son nerede kalmıştık?
Matematik: -- Resim dersinin marifetlerinden bahsedecektiniz.
M.S.A.: -- Evet, evet, hatırladım. Prof. Dr. Haluk Yavuzer adını hiç duydun mu ?
Matematik:-- Hayır, kimmiş Haluk YAVUZER?
M.S.A: -- Zaten Haluk YAVUZER adını duymuş, kitaplarını okumuş olsaydın bu gün sana sıkıntı veren bir çok yanlışı yapmazdın.Prof Dr. Haluk YAVUZER Hocam, Çocuk Psikolojisi ve Eğitimi üzerine kitapları ve araştırmaları olan çok değerli bir bilim adamı.
Matematik: -- Siz Hocamın kitaplarını okudunuz mu ?
M.S.A: -- Evet, bir çoğunu okudum.Şu anda okuduğum kitaplarını isim olarak tam hatırlamıyorum ama bilhassa ``gelmişti , ben de o teknikleri uyguladım. Gördüm ki kitapta söylenenler tamamen gerçek. Zaten öğrencileri yaptıkları resimlerle tanıma tekniklerini bir çok psikiyatris, psikolog, rehber öğretmen ve sınıf öğretmeni uyguluyor ve çok faydasını görüyor.
Matematik : -- Deseniz ya Hocam, bir ben okumamışım.
M.S.A : -- Zaten okumuş olsaydın yapmış olduğun bir çok yanlışı yapmazdın. Ama artık geçmişi boş ver, hatanın neresinden dönersen kardır.Ayrıca kitap satış sitelerinde Haluk YAVUZER Hoca`mın kimliği çalışmaları, kitapları, ``Resimleriyle Çocuk`` kitabını okuyanların yorumlarını internetten senin ve sitemiz okuyucuları için araştırdım. Oku bakalım, beğenecek misin?
Matematik : -- Tamam hocam, okurum.
PROF. DR. HALUK YAVUZER
1965 yılında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Pedagoji Bölümü’nde meslek yaşamına başlamış, “Çocuk ve Gençlik Psikolojisi ile Eğitimi”ni uzmanlık alanı olarak seçmiştir.
Ana-baba eğitimini, çocuğun eğitimi ve gelişimi için zorunlu gören Yavuzer, üniversitenin önemli bir işlevinin de uygulama olduğu düşüncesinden hareketle “Ana-Baba Okuları”nı kurmuştur.
1989 yılından beri 27 ilde açılan ve 17 bin ana-babaya hizmet götüren bu etkinliğin yanı sıra Dr. Yavuzer, öğretmenlerin eğitimini amaçlayan “Öğretmen Sohbetleri”ni de yurt düzeyinde yayma çabasındadır.
Dr. Yavuzer, yayınlarının çoğunda, bilimsel bulguları hayata geçirerek ana-babaları çocuk eğitimi konusunda aydınlatmayı hedeflemiştir. Doktora eğitiminden sonra Londra Üniversitesi’nde “Çocuk Psikolojisi ve Eğitimi” ile “Çocuk Suçluluğu” konularında çalışmalar yapmış olan Haluk Yavuzer’in, yurtiçinde ve yurtdışında yayınlanmış çok sayıda bilimsel çalışması bulunmaktadır.
Halen İstanbul Üniversitesi, Hasan Âli Yücel Eğitim Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak görevini sürdürmektedir. Prof. Dr. Haluk Yavuzer`in basılı kitapları şunlardır:
1- Ana-Baba Okulu 2 -- Ana-Baba ve Çocuk 3 -- Çocuğu Tanımak ve AnlamakKitabın tanıtım yazısı ve okuyucu yorumları 4-- Çocuğunuzun İlk 6 Yılı 5 -- Çocuk Eğitimi El Kitabı 6 -- Çocuk Psikolojisi 7 -- Çocuk ve Suç 8 -- Evlilik Okulu 9 -- Gençleri Anlamak 10 -- Okul Çağı Çocuğu 11 -- Resimleriyle Çocuk
RESİMLERİYLE ÇOCUK
Çocuklar gelişim düzeylerine ve bireysel özelliklerine uygun olarak farklı resim ürünleri sergilerler. Bu ürünler, onların çevrelerini ve kendilerini algılayış biçimini yansıtır. RESİMLERİYLE ÇOCUK, resim etkinliğini çocuğu tanıma tekniği olarak ele almaktadır. Bu kitabı okuduktan sonra resmin ne kadar açık bir ifade aracı olduğunu görecek; resimlerini kitapta verilen bilgilerin ışığında incelediğinizde, çocuğunuzu daha kolay anlayacak; onun derin duygu ve düşüncelerinden haberdar olacaksınız.
Resimleriyle Çocuk Üzerine
Şu anda ODTÜ`de Okul Öncesi Öğretmenliği 1.sınıftayım. Yakında bu kitapla ilgili bir sunum yapacağım. Ayrıca meslek lisesi Çocuk Gelişimi mezunuyum ve kitabı lisedeyken almıştım. Kesinlikle çok etkileyici bir kitap olduğunu düşünüyorum. Çocuk resimlerine farklı bir gözle bakmamı sağladı. Haluk Yavuzrer`i kutluyorum ve teşekkür ediyorum.``
Kaynak:http://www.netkitap.com/kitap/
1-Çocuk gelişimi alanındaki uzman arkadaşlar ve bu alanla ilgilenenler için çocuğun kendini özgür olarak hissettiği resimlerle çocuğu tanımak için harika bir kaynak...Kitabın baskı kalitesi de gerçekten çok iyi... ( agulmt / 21. 07. 2008 )
2-Resim öğretmenliği 2. sınıf öğrencisiyim `Resimleriyle Çocuk` her resim öğretmeni adayının elinin altında bulunması gerektiğini düşünüyorum. 2. sınıf ders konularında bana çok yardımcı oldu. Aradığın tüm dönemler kitapta mevcut ve yazarın kullandğı akıcı ve acıklayıcı dil öğrenimi kolay ve zevkli hale getirmiş ve özellikle resimlerdeki baskı kalitesinin yüksek olması resimleri incelemede çok kolaylık sağladı. Her konu ayrıntıları ile ve püf noktaları ile çok iyi incelenmiş. Okumaya ve kitaplığınızda bulundurmaya değer bir kitap..
( Şeyma Kabadayı 05. 06. 2008 )
3- Çocukların hayalleri ve düşüncelerini anlatan ve bizim de keşfetmemizi sağlayan bir kitap... ( Yusuf Kanat 16. 06. 2008 )
4 -- Çocuklarımızın derin dünyasına açılan kapılardan girmeyi bilmiyoruz. Çoğu zaman ya da bu kapılardan girdiğimizi sanıp açılan başka kapılara anlam veremiyoruz, dolayısıyla onları anlamakta zorluk çekiyoruz ...Bir çok yolu var oysa ki onları anlamanın ... Eser de bu yollardan birine yani resim yapımına değinmiş.. Çocukların, esasında küçük bir kağıda çizdikleri bir kaç çizginin bile onların hayal dünyalarına ve düşünce yapılarına doğru alınan bir yol olduğunu okuyucularına sunan bir eser... Okuyucularımıza tavsiye ederim...
( Rumuz Yaz yağmuru 11. 12. 2007 )
5-Çocuklarımız en değerli varlıklarımız olunca onları doğru anlamak ihtiyaç ve isteklerine doğru cevap verebilmek de en büyük gereksinimiz oluyor... Onları ne kadar da az tanıyoruz oysa... Onların dilinden anlayamıyoruz çoğu kez. Ama onların bir kağıda yaptığı bir çizgi bile kişiliklerini umutlarını düşündüklerini anlatabilir bize. İşte bu kitap bize yaptığı resimlerden çocuğumuzun ne gibi bir ruh halinde olduğunu anlamazı sağlayacak bilgiler içeriyor. Bu açıdan tam bir başucu kitabı olmuş diyebilirim Her şey çocuklarımız için...
(Rumuz cimbombombom 20. 01. 2007 )
6 -- Zaman zaman çocuklarımızın iç dünyalarını anlamakta zorlanıyoruz. Veya çocuklarımız hislerini düşüncelerini anlatmakta zorlanıyorlar bizlere. Ama çocukların bilmediğimiz ya da anlayamadığımız o büyük dünyalarını yaptıkları resimlerden, çizimlerden anlayabiliriz. Süper bir kitap bence... Meraklısına tavsiye ederim. ( 08.01.2007 )
7- Harika bir kitap. Neden mi çocuklarımızı bazen anlayamıyoruz ama yaptıkları resimler onları ele veriyor. Onların resimlerinden duygularını anlamak için Haluk Yavuzer`in vereceği ipuçları rehber oluyor bize. Örneğin çocuğumuz boş bir kağıda sadece anne çiziyor veya bir sürü kişi yapıp ama sadece annesi büyük yapıyor onu farklı renk boyuyorsa bu annesine olan hayranlığını gösteriyormuş. Daha bunun gibi bir çok yardımcı olacak bilgiler var tavsiye ederim. ( Rumuz @!?*!!&!#> ( SELAMSANAEYNEBİ 08.01.2007 )
KAYNAK : http://www.kitapyurdu.com/
Matematik: -- Harika Hocam, çok beğendim.Hocam, hemen Resim dersinin yanına gidelim.Bir an önce özür dileyerek barışmak istiyorum.
M.S.A : -- Ben zaten bu gün için dünden Resim dersinden ziyaret için randevu almıştım.Zaten sitemizi de takip ediyormuş.Haydi iyisin, iyisin.Müzik ve Edebiyat derslerini ikna etmek için çok uğraşmıştık ama Resim dersi senin pişmanlığını samimi bulduğu için bir zorluk çıkarmadı. Haydi gidelim.Ben ayrıca bu haberi sitemize girip bu güzel olayı okuyucularımıza duyurmalıyım.
Matematik: -- Tamam Hocam, Resim dersini de bekletmeyelim.Şaka maka onu da bayağı özlemişim.
-- SON --
Necip GÜVEN Eskişehir
MATEMATİK , BEDEN EĞİTİMİ DERSİ İLE BARIŞTI!
Matematik :-- Hocam, sizinle tanıştıktan sonra anladım ki her ders haddini bilmeli, hiç bir zaman çizmeyi aşmamalı. Yediğimiz gıdalar gibi yalnız bir yiyeceğe yoğunlaşırsak dengesiz beslenmiş olursak , bir derse yoğunlaşıp diğer dersleri ihmal edersek eğitim ve öğretimde dengeyi bozmuş oluyoruz, değil mi ?
Matematiği Sevdiren Adam:-- Aferin, çok güzel ifade ettin.Tüm dersler, bir yemeğin tuzu, yağı, suyu,soğanı, baharatı gibidir. Nasıl yemekte bunlardan biri veya bir kaçı eksik olunca yemeğin tadı kaçıyorsa bu derslerden birini veya bir kaçını ihmal edince de eğitimin tadı, tuzu kaçmış oluyor.
Matematik: -- Desenize Hocam, herkes yerini bilecek. Her ders kendine göre önemli, hiç bir ders diğer dersten daha önemli değil ve o dersin boşluğunu dolduramaz.
M. S. A.:-- Harikasın Matematik, kendini bayağı geliştirdin.
Matematik: -- Hocam, yıllardan beri başarı grafiğim neden düşüyor diye düşünüp duruyordum.Demekki nedeni buymuş. Ama beni bu zaman kadar kimse uyarmamıştı.
M. S. A.:-- Ben de önceleri senin gibi düşünüyordum. Ama ``Matematikle Barışıyorum`` kitabının yazmak için internette araştırma yaparken bu gerçeğin farkına vardım. Senden dert yanan bir çok insan ``Matematik dersi yüzünden resim, müzik, beden eğitimi derslerimiz hep kaynadı.`` diye şikayet ediyordu.Ama bunları boş ver artık, o günler geride kaldı. Biz, geçmişten alacağımız dersleri aldıktan sonra geçmişe bir sünger çekelim ve önümüze bakalım.
Matematik: -- Tamam Hocam, şimdi en son barışacağımız Beden Eğitimi kaldı.Onunla da barışalım ve önümüze bakalım.Hocam , bu gün Beden Eğitimi dersinin önemi ile ilgili hangi bilgiler vereceksiniz ?
M. S. A.:---- Bu konuda internette araştırma yaptığımda bir çok kaynağa ulaştım. Hepsini buraya alırsak çok uzun olur. Onun için sinifogretmenim.net adlı web sitesinden aldığım yazıyı okuyalım da birlikte bilgilerimizi yeniyelim.
BEDEN EĞİTİMİ DERSİ FELSEFESİ VE AMAÇLARI
Ulusların geleceği, yetişmiş ve yetişmekte olan gençlerin fiziksel ve ruhsal olgunluğuna bağlıdır. Uygarlık, bireye verilen önem ve bu önemle bağlantılı olarak ona verilen eğitime dayanır. Eğitimden beklenen, bireylerin gizli güçlerini ve yeteneklerini ortaya çıkararak en üst düzeyde geliştirilmesine yardım etmektir.
Bireyleri fiziksel, zihinsel, duygusal ve toplumsal yönleriyle bir bütün olarak yetiştirmek çağdaş eğitimin temel ilkelerindendir.
Çağdaş anlayışa uygun olarak eğitimdeki amacın gerçekleşmesi bireyin, zihinsel eğitimi yanında fiziksel eğitimi ile olasıdır. Beden eğitimi, genel eğitimin vazgeçilemez bir parçasıdır. İnsan organizması hareket için yaratılmıştır. Hareket, organizmanın normal fonksiyonlarının devam ettirilmesinde ve sağlıklı olmasında gereklidir.
Hareket; toplumsal deneyim, sağlık ve fiziksel uygunluk, vücut dengesini araştırma, estetik deneyim, gerginliğin boşaltılması, mükemmel ve üstün oluş boyutlarında incelenmekte ve hareketin çok boyutluluğu olarak tanımlanır.
Hareket etmeyi öğrenme ve hareketler yoluyla öğrenmeyi amaçlayan beden eğitimi, genel eğitimin amaçlarına hareketler aracılığı ile katkıda bulunur.
Bu çerçevede beden eğitimi bireyin fiziksel, psikomotor (sinir-kas), zihinsel, duygusal ve toplumsal gelişimine katkı amacına yönelik organize edilmiş bedensel etkinliklerin tümü olarak ele alınabilir.
Beden Eğitimi derslerinin genel amaç ve hedefleri;
Öğrencilerin gelişim özellikleri de göz önünde tutularak, onların kişisel ve toplumsal yönden sağlıklı, mutlu, iyi ahlâklı ve dengeli bir kişilik sahibi, yapıcı, yaratıcı, üretken ve demokratik hayatın temel ilkelerini benimsemiş fertler olarak yetiştirilmelerinin sağlanmasıdır.
Öğrencilerimiz;
*Beden eğitimi ve sporla ilgili temel bilgi beceri, tavır ve alışkanlıklar edinmeyi,
*Vücutlarının, organ ve sistemlerini, seviyelerine uygun olarak güçlendirmeleri ve geliştirmelerini öğrenmeyi,
*Sinir, kas ve eklem koordinasyonunu sağlayabilmeyi,
*İyi duruş alışkanlığı edinmeyi, Ritim ve müzik eşliğinde hareketler yapabilmeyi,
*Milli bayramlar ve kurtuluş günlerinin anlamını ve önemini kavrayabilme ile törenlere katılmaya özen göstermeyi,
*Beden eğitimi ve sporun sağlığa yararlarını kavrayarak, boş zamanlarını spor faaliyetleriyle değerlendirmeye istekli olmayı,
*Temel sağlık kuralları ve ilk yardım ile ilgili bilgi, beceri, tavır ve alışkanlıklar kazanmayı,
*Tabiatı sevme, temiz hava ve güneşten faydalanmayı,
*İşbirliği içinde çalışma ve birlikte davranma alışkanlığını,
*Görev ve sorumluluk alma, lidere uyma ve liderlik yapabilme becerilerini geliştirmeyi,
*Kendine güven duyma, yerinde ve çabuk karar verebilme özelliklerini kazanmayı,
*Dostça oynama ve yarışma, kazananı takdir etme, kaybetmeyi kabullenme, hile ve haksızlığın karşısında olmayı,
*Demokratik hayatın gerektirdiği tavır ve alışkanlıkları kazanmayı,
*Spor araç ve tesisleri hakkında bilgi sahibi olma ve bunları gereği gibi kullanmaya özenli olmayı,
*Yeteneği ve istekleri doğrultusunda sportif branş eğitimine bilinçli olarak yönelmeyi,öğrenerek, uygulayarak ve sporun insan hayatındaki öneminin farkına vararak yetişirler.
KAYNAK : http://www.sinifogretmenim.net
Matematik : -- Hocam, biraz da benim insanlara ne kadar faydalı olduğumdan bahsetseniz.
M. S. A. :---- Matematik, benim lakabım neydi ?
Matematik : --`` Matematiği Sevdiren Adam`` dı Hocam.
M. S. A. :---- Senin belki haberin yok ama ben seni topluma kabul ettirmek için yıllardır ``Don Kişot``gibi savaş verdiğimi, bu yüzden ne sıkıntılar çektiğimi duymadın herhalde. Seni tanıtmak için kurduğumuz web sitemizin adının `matematigisevdirenadam.com` olduğunu bilmiyorsun. Sitemizi incelersen senden nasıl çok geniş bir şekilde bahsettiğimizi görürsün.
Matematik: Teşekkür ederim Hocam, şimdi Beden Eğitimi dersi ile de görüşelim ve barışalım da daha sonra benden bahsettiğin yazıyı da en yakın zamanda okurum.
M. S. A. :---- Haydi gidelim, Beden Eğitimini daha fazla bekletmeyelim.
Necip GÜVEN Eskişehir 27 Temmuz 2008
İLKOKULDA HER DERSTE MATEMATİK DERSİ İŞLEYEN HOCA !
* Ders programını matematik dersinden ibaret zanneden çekilmez öğretmendir. Böyleleri matematik dersini teneffüsü de derse katarak işler; resim dersi müzik dersi olunca öğretmenler odasında muhabbete dalar.
Her ders matematik yapma zorunluluğu vardır.
Efendim ders programına bakarsın: -Hocam dersimiz resim değil mi?
Kılıfına uydurur tabi: -Matematik de bir sanattır evladım.
*Ders müziktir hoca yine kıvırır:
-Çocuklar bu ders de müzikli matematik yapalım. Biz bu problemi çözerken bir arkadaşınız da kalksın bize bir şarkı söylesin.
*En kötüsü de bir hafta boyunca beklenen maç yapmaya hazırlanılan beden eğitimi dersini hiç etmesidir:
--Soyunmayın çocuklar, bu hafta matematikten konu eksiğimiz var onu işleyeceğiz. Matematik de bir spordur. zihin sporudur. (tsigalko 22.04.2008 )
*Çocukları Anadolu Lisesi Sınavına hazırlayan öğretmendir.O eskidendi, şimdi bitti onlar. (kalihora 22.04.2008 )
* İyi bir şey yaptığını zanneden öğretmenlerdir genelde. ( neldock 22.04.2008 )
*Dersleri kötü olunca çocuğunu psikiyatriste götüren, ama sabaha kadar inekleyen çocuğunun gayet normal olduğunu düşünen velilerle aynı mantıkta yaşayan öğretmendir. ( ecetemelkuran 22.04.2008 )
*. Ortaokul ve lise boyunca matematik notları sürekli 1 ve 2 arasında gidip geliyorken ÖSS’de bu dersten full çekebilen öğrencinin temelini hazırlamış kopuk. Diğer dersler biraz ihmali kaldırabilir ve matematiğin sürekli bir ilgiye ihtiyacı vardır. Ama sen yine de b..... çıkarma hocam. ( infinitedreams 22.04.2008 )
Kaynak : http://www.lafmacun.org/
İLKOKULDA BEDEN DERSİ!
*Genelde programda beden dersi yazarken öğretmenler Matematik, Türkçe gibi derslerin takviyesi için ideal bulurlar Beden Dersini ve böylece çocukların beden dersi yapma hakkı sabote edilir. (yolcu, 07.11.2002 )
*Çoğu ilkokulda beden salonu diye bir şey olmadığından vuku bulmazdı beden dersleri. Varsa da iğrenç ilkokulumda 5 sene boyunca yerine matematik dersi aldığımız ders. (pomad man, 27.11.2003 )
*Öğrenci gelişimi için haftada en az iki saat beden eğitimi vardır. Yoğun matematik programını yetiştirmek adına, öğretmenler beden eğitimi yerine matematik yapmayı tercih ederler. Daha faydalı olduğu da aşikardır. (nausean, 27.11.2003 )
*Matematik dersinden ve ilkokul öğretmeninden nefret edilmesine yol açan ders. (seyedra, 07.12.2003 )
KAYNAK: sozluk.sourtimes.org/ ilkokulda beden dersi