• Şayet çocuğunuz;
- Okuldaki arkadaşlarının herhangi bir eşyasını, onlardan “izinsiz” alıyor,
- Oyunlarda, etkinliklerde “sırasını” bekliyemiyorsa, diğer çocukları bu nedenle rencide ediyorsa,
- Başkalarının da haklarının, özellerinin olabileceğine önem vermiyorsa,
- Kendi haklarını ise; “aşırı” tepki göstermeden, saldırılarda bulunmadan koruyamıyorsa,
- Arzularını, isteklerini “gerektiği” gibi ifade edemiyorsa,
- Arkadaşları konuşurken ya da bir şeyler anlatırken; sözlerini bitirmelerini beklemeden, sabırsızca araya giriyor ve konuşmalarını kesiyorsa…
bunun altında ebeveyni tarafından “değersizleştirildiğini” ve “haklarının” ihlal edildiğini görüyoruz.
• Aynı çocuk;
- Büyüyüp serpildiğinde, evlenip koca insan olduğunda:
- Kuyrukta beklemesini, kalabalıklarda sırasına razı olmasını öğrenmemiş olacaktır.
- Her fırsatta; başkalarının sözünü kesecek, diğer insanların sınırlarına, haklarına, önceliklerine saygı göstermede zorlanacaktır.
- Trafikte; sınır ve kural tanımama,
- Sohbet ortamlarında, insanların sözlerini tamamlamalarına katlanamama,
- Toplu taşıma araçlarına binip-inmelerde başkalarının önceliklerini gözetmeme…gibi tavırlarının olduğunu görebilirsiniz.
• Bütün bunların arka planında genellikle;
- Onun çocukluk yıllarında; özellikle annesinin-babasının, ailedeki diğer büyüklerin, çocuğun “kişilik” haklarını ihlal ettiklerini, hiçe saydıklarını görüyoruz.
- “Büyükler” tarafından,; kendisine ait sınırların ve hakların, istemediği halde, direndiği halde, arzu etmediği halde, “güç” kullanılarak çiğnendiğine tanık oluyoruz.
• Üstelik bu ihlaller;
- Anneler-babalar için, dedeler nineler için, yakın akrabalar için, bir “hak” görülerek yapılmaktadır.
• Örneğin ebeveynler tarafından;
- Odası…eşyaları ayrılmış olan çocuğun:
- Odasına izinsiz girmeleri,
- O içerideyken, kapısını tıklatmadan yanına gitmeleri,
- Ona ait giyim veya kullanım eşyalarının, kendisine haber vermeden “yerlerinin” değiştirilmesi,
- Eski oyuncaklarının, küçülmüş giysilerinin başkalarına, habersizce verilmesi,
- Odasında, bir kenara bıraktığı-unuttuğu kirlilerinin, ondan habersiz yıkanması,
- Dağınık bıraktığı yatağının düzeltilmesi,
- Düzensiz bıraktığı odasının toparlanması,
- Çantasının karıştırılması, ceplerinin araştırılması…vardır.
• Daha geriye ve en “önemli” nedene gidersek, annesi-babası, dedesi-ninesi tarafından:
- Çocuğun, ilkokula başladıktan sonra;
- Kendisine sorulmadan, kendisinden “izin” alınmadan öpülmesi,
- İstemediği, kaçtığı halde mıncıklanması..sevilip sarılınması…öpülüp koklanması,
- Çocuk kaçtıkça kovalanması, köşeye sıkıştırılması…başta belirttiğimiz ve sizin arzu etmediğiniz o tavırlarının görülmesine temel nedendir.
• Çünkü;
- Siz, çocuğun kendisine ait “sınırlarını, “haklarını” ihlal ettiğinizde,
- Kendisine “saygı” göstermediğinizde,
- Annelik-babalık, ebelik-dedelik haklarınızı, onun haklarından “üstün” gördüğünüzde,
- Bu çocukta;
- “Sınır” ve “alan” kavramı gelişmeyebilir.
- Başkalarının önceliklerini, sınırlarını… çoğu kez “farkında” olmadan ihlal edebilir…
• Özellikle kız çocuklarının;
- Cinsel tacize uğramalarının en temel nedeni, kendilerine ait sınırlarının, alanlarının farkında olmadan yetiştirilmeleri olabiliyor.
- Zira;
- Küçük yaşta zorlanarak, köşeye sıkıştırılarak, güç kullanılarak…aile büyükleri ve ebeveynleri tarafından öpülen, sevilen, sarıp-sarmalanan çocuklarda, küçüklüklerinde şu his gelişiyor:
- “ Demek ki, büyüklerden kaçılamaz…”
• Sonuçta; belirli bir yaştan itibaren, ki bu, ilkokula başlama dönemi olabilir; çocukların, anneleri-babaları, aile büyükleri tarafından, “sınır” ve “alan” eğitimine tabi tutulmaları gerekiyor.
- Aksi halde bu durum çocukta, birbirine bağlı ve birbirini tetikleyen çeşitli davranış ve kişilik bozukluklarına sebep olabilmektedir.
* Kendi sınırlarının farkında olmayan insan, başkalarının sınırlarının farkında olamaz.