03/10/2021
Yeni Milli Eğitim Bakanı ile birlikte okulların açık kalmasına yönelik net bir irade ortaya kondu. Uygulama esasları belirlendi. Bir sınıftaki öğrencilerden en az ikisinde, anasınıflarında ise 1 öğrencide Covit-19 teşhisi varsa o şubenin iki hafta yüz yüze eğitime ara vereceği ve bu süreçte öğrencilere uzaktan eğitim verileceği açıklandı.
İlk bakışta bir sorun yok gibi görünse de alandan gelen bilgiler ışığında açıklığa kavuşturulması gereken veya alınması gereken yeni kararlar olduğu düşüncesindeyim. Çünkü öğretmenin covit olması durumunda tüm sınıflarda, öğrencinin kovid olması nedeniyle yüzyüze eğitime ara verilmiş ise ortaokul ve lise düzeyinde sorunlar yaşanıyor.
Durumu örneklerle izah edeyim. Şu anda ortaokul veya lisedeki bir şube yüz yüze eğitime ara vermiş ise bu çocukların EBA tv ve EBA portalı üzerinden kendilerinin eğitim alması bekleniyor. Öğretmenler okulda diğer derslerine girmeye devam ediyor. Bu durumda öğrenciler 2 hafta boyunca öğretmenlerinden ders almıyor. Oysa bu güne kadar uzaktan eğitimde en etkili olan yöntemin canlı dersler olduğunu gözlemledik. Canlı ders yapılmadığı sürece bu öğrencilerin büyük çoğunluğunun iki hafta boyunca eğitim görmeyeceklerini biliyoruz.
(Yeni düzenleme: PCR testi negatif çıkan öğrenciler 5 gün sonra dönebilecek)
İki hafta önemli değil, sonraki günlerde telafi edilir diye durumu geçiştirmek çok yanlış. Çünkü aynı şubede önümüzdeki günlerde de başka öğrencilerin Kovid olması durumunda yeniden yüz yüze eğitime ara verilmesi ve şubenin defalarca uzaktan eğitime geçmesi muhtemel. Böyle bir durumda o şubedeki öğrencilerde oluşacak öğrenme kayıpları artacak ve telafi etmek zamanla imkansızlaşacaktır.
Bu sorunu çözmek aslına çok kolay. Çözüm, okulda olmayan çocuklara canlı ders yapılması. Öğretmenler okulda yüz yüze eğitim verirken diğer yandan canlı ders başarılamaz diye düşünmeyin. Her okulda birkaç bilgisayar ve kamera olması, yoksa bile öğretmenlerimizin dizüstü bilgisayarları okula getirerek bu dersleri yapması mümkün. Bu iki şekilde uygulanabilir.
1. Yöntem: Örneğin matematik öğretmenin 1. Ders 5-A şubesine 2. Ders 6-B, 3. Ders 8-A şubesine dersi var. Ancak 6-B şubesi Kovid nedeniyle okulda değil. Öğretmen o saatte canlı ders tanımlayıp okuldaki derslerini aksatmadan 2. Satte 6-B sınıfına canlı ders yapabilir. Bu dersi 6-B sınıfı ortamında veya okuldaki diğer uygun ortamlarda yapabilir.
2. Yöntem: Öğretmen 6-A veya 6-C’de dersini anlatırken aynı zamanda canlı ders yayını yaparak 6-B şubesindeki öğrencilerin dersi izlemesini sağlayabilir.
Benim kanaatim 1. yöntemin daha faydalı olacağı yönündedir. Kısaca, canlı ders uygulaması mutlaka hayata geçirilmelidir.
Durumu bir de öğretmenler açısından değerlendirelim. Bakanlığın açıklamasındaki cümle şöyle: “Pozitif vaka olan öğretmen, sağlık kuruluşunun takibinde olur ve okulda eğitime devam etmez.” Mevcut haliyle bir öğretmen Kovide yakalandığı takdirde raporlu oluyor ve okuldaki dersler boş geçiyor. Oysa bir çok insan bu hastalığı çok hafif geçiriyor. Şayet bir öğretmen hastalığı çok hafif geçiriyorsa, kendini iyi hissediyor ve öğrencilerine ders vermek istiyorsa çocuklara canlı ders yapabilmelidir.
Anasınıfı veya sınıf öğretmenleri öğrencileri zaten evde olacağı için gün içinde ders programlarına uygun canlı ders yapabilirler. Branş öğretmenleri ise şayet ders vereceği sınıf okulda eğitime devam ediyorsa uygun saatlerde ders yapabilir.
Canlı ders yapan öğretmenler ek ders ücretini de almalıdır. Öğretmen ders verse bile raporlu olduğu gerekçesiyle kendisine ek ders ücreti verilmemesi yanlıştır. Çünkü bu rapor hastalığın bulaşıcı olmasından kaynaklı olup kişi kendisini iyi hissediyorsa uzaktan ders vermesine engel bir durum değildir.
Bakanlığımızın uzaktan eğitime geçecek sınıfların sayısında artışlar olacağını da öngörerek uzaktan eğitimin, özellikle canlı ders uygulamasının nasıl yapılacağına ilişkin ayrıntılı bir açıklama yapmasında yarar görüyorum.
Doğan CEYLAN