Matematikte neden başarısız oldum ki?
Ben matematiği hiç sevemedim. Hatta çok korktum ondan. Hatırlıyorum da her sınav öncesi korkunç bir bıkkınlık sarardı içimi.
Anlaşılan oydu ki yeterince zeki değildim.
Kararımı vermiştim. O formülleri ezberlesem de bir şeye yaramıyordu, çünkü.
İlkokulda başlamıştı her şey. Çok güzel yazabiliyordum. Herkesten hızlı okuyabiliyordum. İnanılmaz güzel resimler de yapabiliyordum; ama matematik? Ah o matematik, bir türlü olmuyordu, olduramıyordum.
Beş yaşında başlamıştım okula. Belki de ondandı. Ancak şimdi dönüp bakıyorum da okuma yazmayı nasıl çözebilmiştim? Hem de sınıfın yarısından önce kurdele takmayı hak etmiştim. Evet bizim zamanımızda bu öyle büyük bir başarıydı ki, göğsünüze kan kırmızı bir madalya takıyorlardı. Ne büyük bir onur!
Talihin garip cilvesine bakın ki, üniversite sınavında tam tamına on iki geometri sorusu çözmüştüm ve hepsi de doğruydu! Çünkü geometri matematik değildi benim için.
İşte ben böyle böyle okudum, eskilerin deyimiyle “adam” oldum. Öğretmenim çünkü. Ancak hep içimde bir eziklik taşıdım. Yeterince zeki değildim ki matematiği hiç başaramamıştım. Çünkü toplumdaki en yaygın kanı, takdir edersiniz ki “matematiği iyi olan zekidir!” gibi bir manifesto üzerine kuruludur.
Sonra bir gün bir mucize oldu. Gerçekten oldu. Bundan birkaç yıl önce matematikten hastalık seviyesinde korkan bir öğrenciye ders anlatmak zorunda kaldım. 20 elmanın dörtte birinin 10 fazlası gibi bir şeyler. Çocuğun çarpma bilmesini gerektiren birkaç problem… O gün fark ettim. Çocuk ezberleyemiyordu! Çarpım tablosunu ezberleyemediği için vazgeçmişti bu dersten. Tıpkı benim gibi!
O da benim gibi erken başlamıştı okula ve o da ezber yeteneğinden yoksundu. Bize bu işin mantığını öğretmesi gereken ilkokul öğretmenlerimiz de kolaya kaçıp bizi görmezden gelivermişti, işte! Mesele bu kadardı. Hatta benim öğretmenim beni “tembeller sırasına” atıp bir daha da yüzüme bakma zahmetine bile girmemişti. Allahtan şimdi böyle rezillikler kalmadı da çocuklar bu aşağılamalardan uzak! Gerçi tembeller sırasını, sanal yolla çocuğa hissettirmenin yolunu bulanlar da vardır. Hiç şaşmam!
Bu çocuk bana şunu da anlattı: Değişen bir şey yok! Hatta meslektaşlarıma göre durum çok daha kötü.
Peki sonuç ne oldu? Benim özgüvenim sıfırlandı, ama hayatın başka alanlarında tamamladım kendimi. Bugün öğretmen olmanın dışında, ülke çapında başarılar elde edebildim. Ancak zor ve sancılı bir süreç oldu. Eğer bu başarısızlık duygusunu tatmamış olsaydım çok daha erken bir dönemde çok daha ileri seviyelere ulaşabilirdim. Benim kararım şudur ki, ezberci öğretim benim gibi milyonlarca insanın canına okumuş, kapasitesini yok etmekte etkili olmuştur. Ne diyeyim, öğretmenlerimize ve velilerimize akıl izan dilemekten başka yapabileceğim bir şey yok.
Belki de vardır, kimbilir? :=)))
Sevgiyle…
Nevres Aras
Matematik niye bu kadar zor?