Gençler matematiği tartışıyor! (5)
Jatco Bennardo: Matematigi sevmiyorum, gıcık kapıyorum, ciddiyim yani… Matematik yapıldığı zaman AŞK; yapılmadığı zaman KİN ve NEFRET demektir.
Cevap:
Matematiklebarisiyorum: Haklısın Jatco, seni düşüncelerinden dolayı kınamıyorum. Seni matematikten nefret ettirenler utansın! Ama sana yine de bir tavsiyede bulunayım. Kendin için olmasa bile ilerde çocuklarının ve torunlarının zarar görmemesi için yavaş yavaş ısınma turları yapsan iyi olur diyorum. Çünkü bu nefret bilgisayar virüsü gibi bulaşıcı bir meret. Yine de sen bilirsin. Yalnız gerçek matematiğe merhaba demek istiyorsan sitemizi iyice incele. Bu arada sana şunu itiraf edeyim. Matematik korkusunun nasıl yenileceği konusunda en büyük dersleri çocuklardan ve gençlerden aldım. Büyükleri boş ver sen, paslı çivi gibi bir yerde çakılı duruyorlar. Her şeye rağmen ne varsa sizde var... Necip GÜVEN
KAYNAK: matematigisevdirenadam.wordpress.com/2008/04/20/gencler-matematigi-tartisiyor-4/
hamitogretmen– Başarıldığında matematik dersi kadar zevk alınan bir ders daha var mıdır acaba? Ben bir matematik öğretmeniyim ve elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum yine de bazı önyargıların önüne geçmeyi başaramıyorum.Yine de eski öğretmenlerimize göre yeni nesil olarak öğrencilere karşı daha ılımlı ve yapıcıyız diye düşünüyorum. Sizce matematik dersi neden sevilmez ve sevmek için neler yapılmalı?
zeynep– Benim sevmeyişim tamamen duygusal
Hamitogretmen– Doğrudur olay biraz duygusal ama severek olsa daha verimli olunmaz mı?
Zeynep-- Çocukluğa kadar inmek lazım bu durumda...
güneş- Bence matematik iyi öğretilmediği için sevilmez... Ama ben bayılırım...
Türkçeci-- Bence matematiğin sevilmemesinde büyük pay matematik öğretmenlerinin. Bir dersin sevilip sevilmemesinin en önemli faktörü öğretmendir. Matematik öğretmenlerimiz gereken anlayışı gösterdiklerinde hiçbir öğrencinin matematikten kaçacağını sanmıyorum…
Türkoğlu– Matematiğin sevilmemesinin bence sebebi çocuklukta çocuğa matematiği soyut bir şekilde anlatılmasıdır. Oysa ki matematiği çocuğa oyunlarla anlatsak, somutlaştırıp anlatsak eminim ki çocuklar matematiği çok sevecektir. İşin açığı ben böyle yapmayı düşünüyorum.
asmysf- Matematikte başarısız olanlardan matematiği sevmeleri beklenmez. Başarı ve başarısısızlığın elbette sebepleri var………..
hamitogretmen-- Başarısızlığın nedenleri çooook. Bence en önemlisi öğrencilerin seviyelerinin çok farklı olması ve her öğrenciye aynı dersin verilmesi. Bir programda öğretmenimizin birisi şöyle demişti: ”Bizden kaplumbağa ile atı aynı sınıfa koyup, kamplumbağayı pışpışlamamız” hadi oğlum hadi….” dememiz atı da durdurmamız diğerleriyle aynı tutmamız isteniyor. Yani seviyeleri çoook uçurum olan öğrencileri ne yazık ki aynı sınıfta tutuyoruz ve aynı eğitimi veriyoruz. Özellikle biz branşçıların durumu vahim. İnsan sinir küpü oluyor valla. Durumu zayıf olana göre anlatsan iyi olanın hedefleri, sınav kazanma şansı azalıyor. Durumu iyi olana göre anlatsan zayıf olanlar büsbütün dersten soğuyor (lisede matematiğin sevilmemesinin ve her uğraşa rağmen belli seviyenin üstüne çıkılamasının nedeni bu!..) yaramazlık yapmaya çalışıyorlar (beni de bir sınıfa soksalar anlamadığım ilgimi çekmeyen bir konuyu 40 dk. anlatsalar ben de 5 dakika sonra sıkılır yanımdaki ile konuşurum değil mi?)… Yaaaa, ÖĞRETMENLİK ÖYLE GÖRÜNDÜĞÜ KADAR KOLAY BİR MESLEK DEĞİL ARKADAŞLAR. HELE DE MESULİYETİNİ DÜŞÜNÜRSEK… ALLAH’A EMANET OLUN
dereli_ataturk– Okul hayatım boyunca matematik dersi ile cebelleşip durdum ve başarısızlık nedeninin Türkoğlu hocamın dediği gibi matematik dersinin soyut anlatılmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Tabii bu benim nacizane fikrim. Gerçek hayatla eşleştirebilirsek formüllerin daha kolay ezberlendiğini!!! -ya da öğrenildiğini mi desem- göreceksiniz…. hürmetler...
englishteacher— Matematiğim iyiydi. Sonra Sevmediğim bir hoca gelince 3’ten fazla alamaz oldum. Ama yinede pek severek çalışmazdım... Neden olduğunu bilmiyorum. Eğilim meselesi herhalde.
canan demir-- Hocasına görede konusuna göre de değişiyor… Tamam matematik sevilmeyecek ders değil ama bana diziler seriler konusunun, ya da diferansiyel denklemlerin sevimli yanlarını söylermisiniz :p
hamitogretmen– Eğer gördüğümüz konular ne kadar günlük hayatta işimize yarayacak diye olaya bakarsak yanılırız. O zaman çok az bir matematik bilgisi 4 işlem gibi yeterli olur. Ama olayın bir de şu boyutu var. Ben hep öğrencilerime bunu söylerim (ya da böyle kandırmaya çalışırım) Bir soru ile bir problem ile uğraşırken beynimizi zorluyoruz beyin devamlı çalışır vaziyette olasılıklar üretmekte, şu yolla gidersem nasıl olur, şöyle yaparsam nasıl olur şeklinde devamlı zorluyoruz. Bu da beynimizin daha hareketli çalışmasını sağlıyor…
after– Ortaokulda öyle bir matematik öğretmenimiz vardı ki matematiği sevenleri bile dersten soğuttu.
mehhmet– Evet haklısınız öğretmenin çok katkısı var ama şu da bilinmeli ki sayısal zekaya sahip olanların yüzdesi daha düşük doğal olarak kavrama zorlaşıyor. Bir de bunun üzerine sınıftaki bir öğretmenin herkese yetişemeyeceğini düşünürseniz doğal olarak anlaşılmayan bir şey cazip gelmez ama şu gerçek öğretmen faktörü…..
pelinöğretmen– Valla ben çok seviyorum. Öğretmenle çok ilgili. Öğretmen önce kendini, sonra da dersi sevdirmeli. Basit anlaşılır örneklerle başlayıp sevdirme yoluna gitmeli. Ülkemizde matematik büyük bir sorun. Bu yüzden değerli matematik hocalarıma büyük yük düşüyor. Eminim ellerinden geleni yapacaklardır. O ders başarılıyorsa sevilir.
dilek.58– Aslında çocukluğumdan gelen birşey.
hakantam– Soyut soyut nereye kadar yav…??
Umutsuzluk– Hep öğretmenlerin tavırları yüzünden…
saika– Matematik sevilmez mi ya, taş olur sevmeyen:)
firat— ”Matematik neden sevilmez?” sorusu bana, sanki diğer bilim dalları seviliyormuşta matematik sevilmiyormuş çağrışımı yaptı. Fizik, kimya, biyoloji, tarih, felsefe, sosyoloji, antropoloji gibi dersler ne kadar seviliyor? Ülkemizde kitap, dergi ve gazete satış rakamlarının çok düşük olduğu söyleniyor. Bütün bu istatistikler okumayan, araştırmayan, sorgulamayan bir toplum olduğumuzun kanıtıdır.
Ben trende, belediye otobüsünde, dolmuşta elinde fizik, kimya ya da diğer bilimsel alanlarla ilgili kitap okuyanları görmedim. Okunan daha çok hafif ve fazla ağırlık yapmayan populer kitaplardır. Bunun dışında düzenli kitap okuyan çok küçük bir azınlık var. Bu işin bir boyutu. İkinci boyutu ise eğitim sisteminin çarpık, hayalperest, gerçeklerden uzak ve kişi, ülke gereksinimini hesaba katmayan planlamasıdır.
Okul yaşamımızda öğrenmemiz için kafamıza vura vura belletilmeye çalışılan diferansiyel, integral, limit, matris gibi konuların günlük yaşamda nerede kullanacağımız sorunu. Fen bilimlerinde uzman olan ve uzmanlaşacakların dışında üst düzey matematik konuları öğretilmesi gereksiz zaman, emek ve para kaybından başka bir şey değil. Okul ve gerçek yaşam bu kadar kopuk olunca matematik dersinin sevilmesi beklenemez. Ki sevilmediği gün gibi ortada. Bilgi sevgisizliği sadece matematiğe yönelik bir tutum değil.
Adil olduğumuz tek nokta şu: Bütün bilim dallarını sevmiyoruz. Matematik öğretmeni arkadaşım yine de sevdirmeye çalışsın ama fazla utopik düşünmesin. Matematik evrenin temelidir diyor bir eski yunan okulu. Gerçekten de öyledir. Duygular dışında madde özelliği taşıyan her varlık ölçülebilir. Bu böyle de olsa kişilere günlük yaşamda kullanmayacakları bilgiler yüklenmemeli diye düşünüyorum. Çünkü ülke deneyimiz bunu kesin olarak kanıtlıyor. Kafamda zaman zaman yaşanılanlara karşıt kurgular yapıyorum. Tüm öğrencilerimizi en üst düzeyde arzuladığımız (Einsitenin düzeyinde) bir alanda eğittiğimizi varsayalım. Sorun şu bu kadar emek, zaman ve para harcayarak yetiştirdiğimiz bu insanlarımızın yüzde kaçı üniversite de okuma olanağına kavuşacak?
Okuyanların yüzde kaçı bir iş bulacak yani istihdam edilecek? Üst düzeyde matematik öğrenen bir edebiyat öğretmeni bu matematiği nerede kullanacak? Sanalda olsa bu kurgum her seferinde karamsar bir sonla bitiyor.
Bilgi sevgisizliğini nasıl aşabiliriz? Ben bu konu hakkında ki gözlemlerimde çıkardığım sonuç eğitimle ihtiyaç arasında bir bağ kurulduğunda sorunlar kendiliğinde hal olur. Belki benim vardığım sonuç yüzeysel, dar ve ispatsız olabilir ama yaşadıklarımda bunu çıkardım. Aranıza yeni katıldım. Hepinize selamlar. Hoşça kalın.
nükleerfizikçi– FIRAT HOCAM, uzun zamandır forumda okuduğum en güzel iletilerden biri sizinki olsa gerek… O kadar güzel tespitler ki katılmamak imkansız…. Hoşgeldiniz… Lütfen görüşlerinizi paylaşmaya devam edin….
Rose– Bence kişiye bağlı bir durum. Sayısal zeka, sözel zeka,duygusal zeka var. Kimileri de sözelden nefret ederler ama matematiğin öne çıkmasındaki neden sayısal zekanın daha az yaygın olması sanırım.
firat-- Hoş buldum, Nükler fizikçi arkadaş. Sizinle ortak paydalarda aynı duyarlılıkta buluşmamız beni sevindirdi. Selam ve sevgilerimle hoşça kalın.
fonart58– Ya Mehmet öğretmenime teşekkür ederim. Ben de eğitimci bir arkadaşınız olaraktan, matematik dersinde başarısız olanlardan matematiği sevmeleri beklenmez. Başarı ve başarısızlığın elbette farklı yönleri var. Bir kere hepimizin zeka türü farklı farklı... Biz öğretmenler olarak bu konuyu tartışmamız bile enteresan. Çünkü bana hayatım boyunca matematiği öğretemediler, kendimden biliyorum... Diyorlar ki resim bir matematik o zaman ben tuvale yerleştirirken objeleri matematikle yerleştiriyorum ama matematiğim 0 hiç yapamam. Atamalarda bile 30 soruda 30'unu da yanlış yaptım sıfır çektim ama sözel de fulledim. Kpss'de matematik 30 yanlış yapmama rağmen atandım.Buna ne dersiniz tamamen arkadaşlar.İnsanların zeka türleri farklı matematik öğretmenleri üzülmesinler ben matematiği öğrenemiyorum diye öğretemezsiniz, çünkü öğrencilerin zeka türleri farklı farklı…………
Necip GÜVEN'in Notu: Türkiye'de malesef zeka türleri konusu çok yanlış yorumlanıyor. Bir zeka türü gelişmiş bir öğrencide diğer zeka türleri hiç yok denemez. Çünkü gerçek matematik, okuduğunu anlama, yorumlama, analiz ve sentez yapmayı gerektirir. Bu da sözel yetenek gerektirir. İşin kötü tarafı, öğrencilerin derslerle ilgili önyargılarını öğretmenler kaldıracak. Fakat bu önyargılar ''fonart58'' rumuzlu öğretmenlerde ise o zaman ne yapacağız? Aynen, ''Et kokmasın diye tuzlarız. Fakat tuz da koktu ise ne yaparız?'' örneğindeki gibi... Diğer taraftan da öğrenciliğin de gerçek matematik öğretimi ile tanışmayanların bu şekilde düşünmesi doğaldır diyorum. Eğitim Enstitüsü Sınıf Öğretmenliği bölümünü sayısal: 397, sözel 453 puanla kazandım. Gerçek matematiği öğretmenliğim sürecinde kendi çabamla araştırarak öğrendim, sevdim ve öğrencilerime de sevdirdim. Şu anda hem sayısal, hem de sözel ayağımı birlikte kullanarak matematik projeleri geliştiriyorum.
Bu iş kokoreç işine döndü. Çevremdekiler kokoreçi çok övüyorlardı. Ben de denemek için kokoreççiye gittim ve bir kokoreç yedim. Yediğim kokoreç bana anlatıldığı gibi çok lezzetli gelmedi. Şimdi sorun kokoreçte mi, kokoreç ustasında mı? Bence sorun kokoreç ustasındaydı.
TOPLUMUMUZDA İNSANLAR GERÇEK MATEMATİKTEN DEĞİL; KENDİLERİNE ÖĞRETİLEN YANLIŞ MATEMATİKTEN NEFRET EDİYORLAR.
nükleerfizikçi– Elbette zeka türleri farklı ama ortalama zekaya sahip her insan biraz matematik yapabilir. Bir şeyleri başarmaya en büyük engel beyinde konulan çeşitli setlerdir. Beyin bunu asla yapamıyorum ve yapamayacağım diye şartlanmış ise ve binlerce defa bu uyaranı gönderdi ise algı mekanizması kitleniyor.
özlem54– Çocuğa zamanında ılımlı bır sekılde yaklaşırsan tabii ki sever. Ağaç yaş iken eğilir. Öğretmenle alakalı bir de … İş ailede başlıyor.
nükleerfizikçi– ”Çocuğa zamanında ılımlı bir şekilde yaklaşırsan tabii ki sever. Ağaç yaş iken eğilir. Öğretmenle alakalı bir de ıs ailede başlıyor” Harika bir yorum...
Kaynak: ogretmenforum.net/archives