ÖĞRENCİLER NEDEN SIFIR ÇEKİYOR?
Önceki yıllarda Omo bir test yapıyor. Aynı kategoride kabul edilebilecek çocukları iki takıma ayırıyor. Takımın birine “elbiselerinizi temiz tutun”, diğerine de “bırakın kirlensin” diyor. İki takımın futbol maçının sonucunu siz tahmin edin.
“Kirlenmek güzeldir” kampanyasına başlamalarına bu maçın sonucu büyük etki yapıyor.
İlk anda kavram kargaşasına sebep olabilir. Vücudun kirlenmesiyle ruhun kirlenmesini eşdeğerde tutan geleneksel değerlere sahibiz. Temizlik esastır. Ancak ortada, çocuğun gelişimi olunca iş değişiyor.
Omo, iki yıldır “Kirlenmek güzeldir” kampanyasını sürdürüyor. Şimdiye kadar 760 bin çocuğa ulaşmış durumda. Haliyle ticari bir şirket ve ürünün tüketimini isteyecektir. İlk anda “Bırakın çocuklar kirlensin, nasılsa Omo temizler” algısı alınıyor olsa da işin aslı farklı.
Kampanyanın danışmanı Prof. Dr. Yankı Yazgan'la da konuyu tartıştık, maksadın çocukların bedensel ve zihinsel gelişimlerine katkıda bulunmak olduğunu söyledi. Yazgan, “Efor az ise beyin aktivitesi de az olacaktır.” diyor. Beyin üzerine çalışmalar yapan bütün uzmanların görüşü de bu bağlamda. Çocuk özgür şekilde hareket ettiği müddetçe daha sağlıklı gelişme gösterecektir.
Geçenlerde LGS, bu hafta da YKS sonuçları açıklandı. Yüz bine yaklaşan “sıfır çeken” öğrenciyi anlamakta zorlanıyorum. Bu öğrencilerin beyin kapasitesi bakımından sorunları olduğunu sanmıyorum. “Keşke çamurda oynasalardı” gibi basit bir düzleme de indirgemek istemiyorum. Son kampanyalarda “kirlenmek spor ile güzeldir” sloganı kullanılmaya başlandı, ilkine göre daha doğru.
Oyun, çocuk için bir eğlenceden öte bir anlam taşımalı. Tony Buzan, hayal ve oyunun beynin gelişimine en büyük etki eden iki faktör olduğunu söylüyor.
Türkiye'nin patent ve buluş konusunda ileri ülkeler seviyesinde olmadığı söylenip duruyor. Girişimi, cesareti, spordaki aktiviteleri başarılarla anılan bir ülke için beklenmeyen bir sonuç bu.
Mucitlik de çocukluktan başlıyor. Çocukların bir şey yapma iradesinin engellenmesi bu özelliğin kaybolmasına neden oluyor.
Önceki hafta Eczacıbaşı'nın desteklediği Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı'nın yürüttüğü “Genç Mucitler” projesi hakkında görüştük. YKS sonuçlarından da görüleceği gibi, öğrencilerin en başarısız olduğu alan fen ve matematik. Projenin de amacı, ilköğretim düzeyinde fen ve matematik alanında özgün ve kapsamlı bir “iyi örnek” oluşturmak. Çocukların bu iki alandaki algılarını analitik ve yaratıcı düşünce becerilerini geliştirecek ortamlar oluşturmak.
38 OECD ülkesi arasında matematikte 31 fen bilimlerinde 33. sıradayız. Başarmadaki en önemli etken motivasyon. Sınav yarışı içinde bir eğitim, kurallar manzumesi bir okul, kalabalık içinde, eğitme özelliğinden uzak bir öğretmenle olacak iş değil bu. Üstüne üstlük geçim sıkıntısı ve şehrin keşmekeşi arasında bir aile de işin içine girerse; sonuçların vahameti daha da ortaya çıkar.
Ağustosböceği ve karıncayı Lafonten masallarından öğren; yaprak toprak ilişkisini yaşam içinde gözleyemeyen; denizin sadece yüzmeye yaradığını zanneden ve ömür sürecini şehir trafiği zanneden bir çocuktan ne analitik bir düşünce bekleyin ne de yaratıcı bir refleks düşleyin.
Suyla, çamurla, kumla oynayacak kadar çocuk beynini özgür bırakın; ama onu sorumluluklarla da zorlayın. Eskiden ne güzel bulmaca ve bilmecelerimiz vardı. Onlar bizim ilk matematik derslerimizdi. Tarladaki ekip biçme biyoloji dersimiz, dedemin anlatıları ilk tarih dersimizdi. Şimdi sadece internetin veri akışı var. Veri bilgi olmadığı gibi, ders de değildir.
Yukarıda bahsettiğim çabaların onlarcası daha olduğuna inanıyorum. Genç Türkiye için daha fazlası da lazım. Aksi takdirde çocuklarımız sıfır çekmekten bir türlü kurtulamayacak.
Fikri Türkel