Anne Baba Okulu / Eş ve aile mutluluğunun şifresi
Psk.Dr. Yaşar Kuru
* Her ne kadar; fazla hoşunuza gitmeyeceğini tahmin etsem de, bu yazıyı yazmak zorundayım...
• Eşlerin mutluluğunu, ailelerin huzurunu sağlayan sihirli anahtar:
- Hangi eş olursa olsun,
- Hangi şart altında olursa olsun,
- Hangi ortamda olursa olsun,
birbirlerine “değer” vermek, birbirlerini “değerli” görmektir.
• Bursa-Osmangazi Belediyesi, Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’nün;
“Aile araştırma ekibi” nin faaliyetlerine katıldığım günü, unutmam mümkün değildir.
- Ekibin amacı; yoksul ve muhtaç durumda olduğu kendilerine iletilen bir ailenin, sosyo-ekonomik durumunu tespit ve rapor etmekti.
• Bize verilen adresteyiz, “ev”de değil…
- Bir binanın, yan tarafındaki arsanın üzerine yapılmış,
- Ev desem, ev değil,
- Kulübe desem, kulübe değil,
- Barınak desem, hiç değil…
- Yanında, gecekondunun, “villa” gibi kaldığı bir sığınaktayız.
- Topu topu; iç içe geçmiş iki odadan değil, iki bölmeden oluşuyor.
- Duvarları nemli, sıvaları dökülmüş,
- Badana-boya tutmaz hale gelmiş,
- Nem ve rutubet kokusundan, nefes almanızın dahi imkansız olduğu,
- İçinde; insandan başka hiçbir canlının yaşamasının mümkün olmadığı,
bu “sığınakta” bizi karşılayan tek canlı olan ve tek başına yaşayan, 85 lik teyzemizdi…
• Adeta; evlatlarına kavuşmuş gibi,
- Bir, birimize, bir diğerimize başını yaslıyordu...
- “ Hoşgeldiniz evlatlarım…nasılsınız canlarım…hoş musunuz…”
diye soran o titrek sesine karşılık:
- “ Siz nasılsınız” diyecek halimiz de, gücümüz de kalmamıştı…
• İşin, buraya kadar olan kısmı:
- Ülkemizin birçok yerleşim bölgesinin bir çok yerinde, birçoğumuzun gördüğü,
- Zaman zaman karşılaştığı, hayatın kahredici yaşam manzaralarından sadece biridir.
• Ancak:
- Sizin hiç tanık olmadığınız ve bizi gözyaşlarına boğan kısmı, bundan sonra başlıyor…
- “ Eşin yok mu?” diye sorduğumuzda, aldığımız cevapla başlıyor…
• “Vardı…
- Dağ gibiydi…
- Yiğit adamdı…
- O bana, ben ona yaslanırdık…
- Üç ay önce göçtü gitti dünyadan…
- Güneşimdi benim…aydınlığımdı…padişahımdı…”…
• İşte burasıdır önemli olan:
- Rahmetlinin arkasından söylediği kelimelere, sıfatlara bakar mısınız…
- Eşinde, kendisi hakkında oluşan algıyı görebiliyor musunuz…
• Eşini yıllarca;
- Fakir-fukaralık içinde yaşatmış,
- Ona aç, sefil, perişan bir yaşam sunmuş,
- Ardında; arsa, tarla, bağ, bahçe…dikili bir ağaç bile bırakmamış…
- Dayalı-döşeli daire bir yana, kendisini koca bir ömür süründürmüş olan eşinin ardından kullandığı kelimelere bakın:
- “Yiğit, dağ gibi, padişah, güneş, aydınlık…”…
• Günümüz eşlerinden acaba hangisi:
- Kendilerine, arzu ettikleri, hayalini kurdukları, dizilerde-filmlerde gördükleri yaşamı sunamayan, ortamı hazırlayamayan,
- Aç ve açıkta bırakmasa da; ele-güne muhtaç etmeyen,
“az aşım-ağrısız başım” lı bir yaşam sağlayabilen eşlerinin peşinden, acaba kaçı, benzer sıfatlar kullanabilme olgunluğuna sahiptir…
• Ben söyliyeyim:
- Eşleri öldükten sonra değil, henüz sağ iken,
- Arkalarından da değil, yüzlerine karşı;
- “ Babamın evinde bin kat daha rahattım…
- Ne umdum da ne buldum…
- Elin adamları, bak da gör neler yapıyor…
- Ömrümü yedin benim…
- Şimdiki aklım olsaydı…
- Beceriksiz, sümsük herif…” diye bağıran-çağıran eşlerin sayısı kadar eş, bu sıfatları kullanmayacaktır...
• Çünkü;
- Çoğunluğu “huzursuz” olan ailelere baktığımızda, eşlerin,-erkeklerin ya da kadınların- birbirlerine, buna benzer tavırlar sergilediklerini,
- Doyumsuzluklarını, memnuniyetsizliklerini…her fırsatta ifade ettiklerini görüyoruz…
Yaşar Kuru Makaleleri