• Yabancı biri size;
- “Teşekkür ederim kardeşim, sağ ol…” dediğinde; fazla önemsemezsiniz.
- “Çok güzel…nasıl becerdin bunu” deyiverse; “öylesine” bir hoş olursunuz, o kadar.
- “Tebrik ederim…iyi iş becerdin” diyecek olsa; kendinizle “hafiften” gurur duyarsınız.
• Şayet bir başkası size;
- “Git kardeşim…manyak mısın nesin” deyip terslemiş olsa; çoğunlukla, gelir geçersiniz.
- “Geri zekalı mısın…o iş öyle mi yapılır” şeklinde sizi küçümsemiş olsa; “tut da sen yap o zaman”…der uzaklaşırsınız.
- “Ne kadar aptalsın…çekil şuradan”, tarzında aşağılasa; “yürü git be adam” diyerek çoğunlukla üzerinde durmazsınız.
- “Senin gibi beceriksiz insan görmedim…” demek suretiyle sizi “değersizleştirse”, tut da keline çal işini...der ve gidersiniz.
• Benzer hakaretleri size eğer;
- Eşiniz yapacak olsa…sık sık bu ifadeleri tekrarlayıp dursa…her Allah’ın günü sizi etiketlemiş olsa;
- Ona el kaldırmasanız dahi, dil döndürmeseniz bile, “feriniz” döner.
- Dükkanınızda…fabrikada…işinizin başındayken…görev yaparken…ev işlerinde…mutfak telaşında…misafir kabullerinde…böylesi etiketlemeler nedeniyle;
- Eliniz-ayağınız dolaşır…yolda yürüyüşünüz…insanlarla konuşmalarınız…bakışlarınız…çalışmalarınız…”belirgin” bir şekilde geriye sayar.
- Sık sık; ben böyle miydim…ben bu muyum…n’oldu bana böyle…deyip durursunuz.
• Tepsiyi tersine çevirelim:
- Siz çocuğunuza herhangi bir konuda;
- “Teşekkür ederim oğlum/kızım…” deseniz; sevinçten gözleri çakmak çakmak bakar.
- “Aferin…ne güzel yapmışsın…” dediğinizde; memnuniyetten dolayı gece gözlerine uyku girmez.
- “Harika…nasıl akıl ettin bunu, hayret doğrusu…” demeniz karşısında, kanatlanıp uçası gelir.
- “Senin bu kadar becerikli olduğunu bilmiyordum…nefis yemekler yapmışsın kızım…” dediğinizde; bir solukta sultan sofraları kurar hale gelir.
- “Aaaa…evi tanıyamadım birden…ne güzel her taraf pırl pırıl…”d emiş olsanız, evi her fırsatta saraya çevirir.
• Eğer çocuğunuza:
- “Nasıl böyle aptallaştın, anlayamıyorum…az önce söyledim ya…ne çabuk unuttun…”,
- “Elalemin becerikli çocuklarını görmesem, duymasam, rahat edeceğim…aşk olsun, şuncacık işi de yapamadın ya, pes doğrusu…”,
- “Git başımdan, geri zekalı…”
- “Çocuğum, sen manyak mısın…”…dediğinizde çocuğunuz:
- Gerçekten aptallaşır,
- Her işinde sakarlaşır,
- Okul, ders, ödev işlerini askıya alır,
- Ona bir şey anlattığınızda, söylediğinizde mal mal bakar…
• Hepsinden de kötüsü:
- Çocuğunuzun bu hali; büyüdükten, evlendikten, çoluk-çocuğa karıştıktan, eli iş tuttuktan…sonra da onu tıpkı bir gölge gibi takip edebilir…tüm yaşamını belirli oranlarda olumsuz etkilemeye devam eder.
• Şunu anlatmaya çalışıyoruz:
1- Hani diyoruz ya;
- “Sizin, çocuğunuzdan tek üstün yanınız, tecrübelerinizdir…”…
- İşte, onun gibi;
- Çocuğun savunma mekanizması oldukça farklıdır.
- Ona yönelik olan; her türlü baskınız, şiddet uygulamalarınız, aşağılamalarınız, küçümsemeleriniz, tehditleriniz…onun “ben”liğine bomba yağdırır.
- Öyle ki çocuk; kendisinin nasıl biri olduğuna karar vermekte zorlanır. Çünkü, zihinsel savunması yoktur.
- Her kötü söz, onun benliğini deler geçer.
2- Ayni şekilde, aile ortamında:
- Eşlerin de birbirlerini küçümsemeleri, etiketlemeleri; genellikle onların, çocuksu dünyalarını harekete geçirir.
- Kendisini biraz olsun güçsüz hisseden eşin hali, insanın içini cız eder.
• Bir hatırlatma:
- Küçüklüğünden beri duygu dünyaları darmadağın edilmiş…iç dinamikleri çalışmayan…okuyup, öğrenip bilinçlenmemiş, hissizleşen insanlar ise; başta örneklediğimiz yabancıların ruhsal baskıları karşısında ya da eşlerinin can sıkıcı halleri karşısında, dinamit gibi patlarlar…
• Siz siz olun…özellikle çocuklarınıza ve eşlerinize yönelik kullandığınız kelimeleri ve kavramları, tülbentten geçirin, bir güzel süzün.