Prof. Dr. Necati Cemaloğlu
necaticemaloglu@hotmail.com
Yönetim Boşluk Kabul Etmez
18/08/2019 Prof. Dr. Necati CEMALOĞLU Twitter: @Necati1965 “Doğa boşluk kabul etmez.” veciz sözü ile “Yönetim boşluk kabul etmez.” veciz sözü aslında eş anlamlıdır. Doğa iyi yönetilmediğinde, örgütler iyi yönetilmediğinde, belirli alanlar boş bırakıldığında, üçüncü güçler ya da kişiler tarafından bu alanlar doldurulur. Bu alanların üçüncü kişiler tarafından doldurulması hem doğanın tahrip olmasına hem de örgütlerin amaçlarından uzaklaşıp entropiye (güç yitimine) uğramasına neden olur. 12 Eylül 1980 yılında yapılan askeri müdahalenin ardından Türkiye’nin değişik illerinde, özellikle de büyük şehirlerde “Çek-Senet Mafyası” türemişti. Bu mafya üyeleri, çekini ya da senedini zamanında ödemeyenleri evinden ya da iş yerinden alıyor, metruk bir alana götürüp önce dövüyor sonra diz kapağını kırıyor, ayağına kurşun sıkıyor ya da ağır şekilde yaralayıp senedi zorla ciro ediyordu. Mafya üyeleri kendi payı olan beşte bir ya da dörtte biri alıp, kalan kısmını çek-senet sahibine veriyordu. Emniyet mensupları bu tür mafya türü örgütlenmelerle mücadele etseler de çoğu zaman başarısız oluyordu. Çünkü bu yapılanmaların nerede, ne zaman ve nasıl ortaya çıkacağı bilinmiyordu. Eğer bir ülkenin yasaları, hukuk sistemi günü geçmiş senedi ya da çeki ciro etmekten acizse, hukuk sisteminin boş bıraktığı bu alanı dolduracak mafya türü örgütlenmeler ortaya çıkar. Bir öğretim üyesi arkadaşım, görev yaptığı üniversitede bilgisayarına format çektirmek ister. Fakültenin ilgili birimine başvurur. İlgili birimdeki teknisyen öğretim üyesine bir kâğıt verir ve kâğıdı doldurup yetkililere imzalatıp getirmesini ister. Öğretim üyesi kâğıdı doldurup, fakülte sekreterine gider. Fakülte sekreterinin sekreteri, fakülte sekreterinin toplantıda olduğunu, evrakı kendisine bırakmasını ister. Öğretim üyesi evrakı sekretere bırakıp teknisyenin yanına bilgisayarı bırakmak için gider. Teknisyen evrak imzalanmadığı sürece, bilgisayarı almayacağını ifade eder. Öğretim üyesi, fakülte sekreterinin odasına gittiğinde, sekreterin toplantıdan çıktığını görür ve evrakı imzalatır. İmzalanan evrakla teknisyenin odasına gelir. Teknisyen imzalı evrakı kabul etmez. Elinde evrakla fakülte sekreterinin odasına gidip bu evrakı okudun mu? diye sorar. Fakülte sekreteri de okudum, cevabını verir. Teknisyen, tekrar okumasını ister. Fakülte sekreteri tekrar okuyup, sorun olmadığını, alt tarafı bilgisayara format çekileceğini, burada sorun olmadığını ısrarla belirtir. Öğretim üyesi ile teknisyen, teknisyen odasına gelince tartışırlar. Burada yaşanan durumda yönetsel bir zafiyet vardır. Yönetimin kural koyup açık ve net olarak tanımlamadığı, ölçütleri koyup açıklamadığı, görev, yetki ve sorumluluk dengesinin kurulamadığı görülmektedir. Yönetimin bu zafiyetini teknisyen egosu ile doldurmakta, idari personel akademik personele güç kullanmaya kalkışmaktadır. Amerika’da yaşadığım Gainesville şehrinde, kaldığım apartmanın önünde terkedilmiş bir otopark vardı. Otoparkta akşama kadar bir arabanın içerisinde oturan orta yaşlı bir kadın dikkatimi çekmişti. Oradan gelip geçerken bize Hi! diye bağırırdı. Bir gün yol kenarında durduğunu gördüm. Selam verip sohbet etmeye başladım. Kadın Yunanistanlıydı. 25 yıl önce Amerika’ya gelmiş ve ikinci evliliğini yapmıştı. Çocukları ve torunları Yunanistan’da yaşıyordu. Yunanistan’a gidemediğini, giderse tutuklanacağını söylemişti. Ona, “Burada ne iş yaptığını.” sordum. Yunanlı kadın, “Bu terkedilmiş otoparkın Florida üniversitesine ait olduğunu, akşama kadar da bu otoparkın bekçiliğini yaptığını, günlük 12,5 dolar aldığını söyledi. Boş bir otopark için eleman çalıştırmanın anlamsız olduğunu söylediğimde, kadın şöyle cevap verdi: Üniversite yönetimi burayı terk ederse, üçüncü şahıslar eski arabalarını buraya bırakacağını, mafyanın otopark olarak işletmeye açacağını, evsizlerin buraya yerleşeceğini, söyledi. Kısacası, yönetim boşluk bırakmak istemiyordu. Çünkü yönetimin bırakacağı her boşluk, hukuk dışı yöntemlerle doldurulacaktı. Amerika’da Eastlansing kentindeki evimize kısa olduğu için metruk bir yolu tercih ediyorduk. Her yerde kamera vardı. Metruk yolun girişinde büyük bir tabela, tabelada ise büyük bir göz işareti vardı. Aynı göz işareti bu yolun sonunda da vardı. İlk zamanlar bu göz işaretinin anlamını idrak edememiştim. Daha sonraki günlerde bu yolu kullanacaklara şu mesajı verdiğini anladım: “Hey sen! Bu yolda kamera yok diye suç işlemeye kalkışma. Kameralı bir alandan kamerasız bir alana geçiş yapıyorsun. Kamerasız alanda da gözüm üzerinde. Bu alanda suç işlersen, diğer kameralardan bu alana giriş yaptığını, sonra da çıkış yaptığını bilmelisin. Suç işlersen seni yakalarım. Haberin olsun.” Mesajı veriyordu. Metruk bir alan dahi gözleniyor, suç işleme alanları ortadan kaldırılıyordu. Yönetimin boşluk bırakmaması ile ilgili olarak Hıncal Uluç 26 Nisan 2012 tarihinde yazdığı bir makalede Zimbardo’nun “Kırık Cam Kuramı”na işaret etmekte ve konuyu şu şekilde açıklamaktadır. Suçlarla mücadeleyi nasıl başardın?" sorusuna New York'un efsane Belediye Başkanı Giuliani'nin cevabı şöyle olmuştu. "Metruk bir bina düşünün. Binanın camlarından biri bile kırılsa, o camı hemen tamir ettirmezseniz, çok kısa sürede, oradan geçen herkes bir taş atıp, binanın tüm camlarını kırar. Ben ilk cam kırıldığında hemen tamir ettirdim. Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri, bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir. Ben ilk konan çöp torbasını kaldırttım." Bir sokağın suç bölgesine dönüşme süreci önce tek bir pencere camının kırılmasıyla başlıyor. Çevreden tepki gelmez ve cam hemen tamir edilmezse, oradan geçenler o bölgede düzeni sağlayan bir otorite olmadığını düşünüyor, diğer camları da kırıyorlar. Ardından daha büyük suçlar geliyor; bir süre sonra o sokak, polisin giremediği bir mahalleye dönüşüyor. Bunu anlayan New York polisi, önce küçük suçların peşine düşmüş. Metroya bilet almadan binenleri, apartman girişlerini tuvalet olarak kullananları, kamu malına zarar verenleri, hatta içki şişelerini yola atanları bile yakalayıp haklarında işlem yapmış. Polis bu kararlılığıyla "Küçük de olsa bizim için hiç fark etmez; bu sokağın, metro istasyonunun veya mahallenin suç üreten bir bölge olmasına izin vermeyeceğiz." demiş. "Kırık Cam Kuramı" ABD'li suç psikologu Philip Zimbardo'nun 1969'da yaptığı bir deneyden ilham alınarak geliştirilmişti. Zimbardo, suç oranının yüksek olduğu, yoksul Bronx ve daha yüksek yaşam standardına sahip Palo Alto bölgelerine birer 1959 model otomobil bıraktı. Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı. Olup bitenleri gizli kamerayla izledi. Bronx'taki otomobil üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı. Diğerine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı. Ardından Zimbardo ile iki öğrencisi, sağlam kalan otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdılar. Daha ilk darbe indirilmişti ki çevredeki insanlar (yani zengin beyazlar) da olaya dahil oldular. Birkaç dakika sonra o otomobil de kullanılmaz hale geldi. "Demek ki" diyordu Zimbardo, "İlk camın kırılmasına, ya da çevreyi kirleten ilk çöpe, ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz." Sonuç olarak yönetim etkililiği, yeterliği ve yetkinliği gerektirir. Her şeyin sırrı doğru bakmak ve baktığı yerdeki oluşumu doğru görebilmek, geleceği sürpriz olmaktan çıkarıp yönetilebilir hale dönüştürmekle mümkündür. Vizyonunuz yoksa sürekli ani gelişen olaylarla mücadele etmek zorunda kalırsınız. Belediye yönetimlerinde boşluk bırakırsanız, alt yapıya yatırım yapmazsanız, yağmur sularını lağım sularının aktığı kanallara bağlarsanız, ilk yağmurda sellenme ile karşı karşıya kalırsınız. Kamuya ait alanları koruma altına almazsanız, gecekondu alanlarının oluşumunu engelleyemezsiniz. Kamusal alana gecekondu yapan kişi, seçim döneminde adaylardan aldığı taahhütle tapu alır. Tapulu alan kentsel dönüşüme tabi olduğunda kamunun sırtından gayrimenkul zengini olur. Yönetim her şeyi yönetmek zorundadır. Yönetici bazı alanları boş bırakırsa bu alanı memur, teknisyen, şef doldurur. Güvenlik zafiyetiniz varsa bu alanları hırsızlar, dolandırıcılar ve üçkâğıtçılar doldurur. Uzun sözün kısası, “Yönetim boşluk kabul etmez.” Kaynakça Uluç, H. (2012). Kırık cam teorisi!. https://www.sabah.com.tr/yazarlar/uluc/2012/04/26/kirik-cam-teorisi |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
EĞİTİM VE YÖNETİMDE İNOVASYON - 11/04/2021 |
Eğitim ve Yönetimde İnovasyon |
ÇOCUKLARLA SORUN ÇÖZME - 14/03/2021 |
ÇOCUKLARLA SORUN ÇÖZME |
ÖRGÜTSEL ÇETELER - 15/02/2021 |
ÖRGÜTSEL ÇETELER |
EĞİTİM VE YÖNETİMDE MİZAH - 05/07/2020 |
Eğitim ve Yönetimde Mizah |
Öğretmen Özerkliği - 24/06/2020 |
Öğretmen Özerkliği |
Öğretmek Bir Sanattır - 14/06/2020 |
Öğretmek Bir Sanattır |
İLETİŞİM KURUNUZ, İLİŞKİ DEĞİL - 07/06/2020 |
İLETİŞİM KURUNUZ, İLİŞKİ DEĞİL |
Türküler ve Yönetim Bilimi - 05/06/2020 |
Türküler ve Yönetim Bilimi |
Türkülerin Dili ve Eğitim - 23/05/2020 |
Türkülerin Dili ve Eğitim |
Devamı |