Murat Tekineş
destek@iyotkokusu.com
Ders zili çaldı. Teneffüs bitti Öğretmen!
27/04/2020 Biz azdık, azdık! Ama bu öyle sayıca azdık değil de, bildiğin azgınlık anlamında söylendiği şekliyle azdık biz? Biz diyorum çünkü kendimi de öz eleştiri yaparak katıyorum ve tüm insanlığı genelliyorum bu azgınlık ve aşırı tamah çerçevesinin içinde. Lütfen eşref-i mahlukat olarak bu bize reva mıydı diyerek Yaratıcının önünde kendimizi daha da alçaltmayalım. Evet, bu bize müstehaktı! Ve biz gerçekten çok azmıştık! Hem de her yönden her açıdan azmıştık! … Mesela; ilk emirden ele alarak başlayalım öz eleştirimize, neydi ilk emir? Hatırlarsanız ‘’OKU!’’ idi öyle değil mi? Hatırlarsanız diyorum çünkü biz hatırlamayı ve yaptıklarımızdan ders çıkarmayı pek sevmiyoruz. Kendi tabirimizle balık hafızalıyız ve çabuk unutuyoruz biz. Yanlış anlaşılmasın bu benim düşüncem değil, bu bizim kendimize koyduğumuz modern zaman insanının genel hastalık tanı ve teşhisi? Kısacası; okuma tembelliği ve kolaycılık hastalığı. Sebebi; az veya hiç okumamak bunun akabinde de sen düşünme ben senin yerine düşünürümcülere kanma? Tedavisi; Okumak, okumak yine okumak! İyileşme belirtileri ise düşünmeye başladığını hissetmek… Nerde kalmıştık, ‘’OKU!’’ emrinde değil mi? Aslında bu emir bana göre; rica kalıbı üzerine kurularak emir kipi ile yazdırılmış bir sözcük, yani yaratıcının kelamı ile ayet’dir. Şayet biz olsaydık nasıl kurardık bu sözcük dizisini gelin bir düşünelim? Hatırlayın içeriği ihanet ve entrika dolu son TV dizilerini ya da içeriği yasak aşk, ihtiras, savaş ve ölüm kelimeleri ve bunların türevleriyle dolu sözüm ona edebiyat eserlerini diyeceğim ama dün ne yediğinizi hatırlamıyorsunuz ki, gündeminiz bu safsatalarla o kadar dolduruluyor ki, nasıl hatırlayacaksınız siz de haklısınız? Durun ben göstereyim bu sözcük dizilimini nasıl kuracağınızı? 1- Oku ulan yoksa kafana sıkarım! 2- Oku yoksa yediririm o kitabı sana! 3- Oku yoksa o yazılanların hepsini vücuduna kazırım tek tek! 4- Oku ya da öl! Seçim senin? Vb gibi daha yüzlerce hatta binlerce çoğaltabiliriz bu örnekleri değil mi? Sanki cılızda olsa bir sesle evet dediğinizi duyar gibiyim. İşte, böyle bir sözcük dizilimini ancak bizim gibi aciz yaratıklar kurar? Bizim gibi eğitimi silahların ve ölüm edebiyatının gölgesinde bırakanlar kurar? Ve yine bizim gibi hırsın ve tamahın pençesine yenik düşenler kurar? Kurar diyorum çünkü öyle de onun için diyorum. Açalım isterseniz bunu biraz. Bu son zamanlarda top yekün başımıza gelen malum olaylardan sonra tüm TV dizilerinin ve filmlerinin çekimleri ve herhalde senaryolarının devam yazımları durdu? Ve şu sıralar herkes evlere hapsolmuş vaziyette (ibadethanelere dahi giremiyorlar?) TV’lerden ve internetten ya bu salgının (ölümcül hastalık) ne kadar can aldığını? Ya bu musibetten nasıl korunuruzu, ya da bu (Pandemi) dedikleri tüm dünyayı etkisi altına alan ölümcül salgın hastalıktan sonra nasıl bir yeni dünya düzeni kurulacağının tartışmalarını izliyor? Ya da çocuklar eğitim için okula bile gidemedikleri için mecburi olarak eğitim alıyorlar? İnsanlık teknolojik olarak çok gelişti ya? İşte, bu malum olayların hemen öncesinde düzinelerce çekilen ve tüm TV kanallarında ayrı ayrı ve de aralarına reklam denilen ocak söndüren, alışveriş çılgınlığı dayatan, renkli kapitalizm borazanları eşliğinde oynatılan dizilere ve filmlere bir bakın? Ne demek istediğimi anlayacaksınız. Allah için bunların arasında çocukları ve gençlerimizi okumaya, düşünmeye, paylaşmaya ve dürüstlüğe yönlendiren kaç TV dizisi var? Yok denecek kadar az öyle değil mi? Bence yok zaten. Ya bir töre türküsü, ağıt’ı tutturuyorlar oyuncuların ağızlarına, ya namus faturası tutturuyorlar ellerine al ödettir diye! Ya da o şirket senin değil benim hakkımdı. O mirastan benim çocuğum daha çok pay almalıydı entrikalarının ucuz senaryoları ezberlettiriliyor adına oyuncu denilen insan robotlara? Ama bu ucuz senaryoların nerdeyse hiçbirinde al bak şu yazarın şu kitabını oku diye tavsiye veren robot yok! Ama git namusunu temizle diye çocuğunun eline silah veren anne veya baba var! Yok mu? Ellerine ailece kitap alıp okuyanlar, ya da kütüphanelerde buluşan gençler yok! Bir kitabın reklamı yapılmıyor da, nerdeyse bir silahın markası okunacak kadar bir süre ağır çekimde mermi atarken gösteriliyor? Aile meclisleri öcümüzü kim alacak diye kura çekiyorlar ama her hangi bir yazarın kitabındaki bir paragrafın veya bir cümlenin anlatımının tartışması yapılmıyor. Sizce neden yapılmıyor olabilir? Hemen söyleyeyim; ‘’Ray Bradburry’nin FAHRENHEİT 451’’, ‘’George Orwell’in BİN DOKUZYÜZ SEKSEN DÖRT ve HAYVAN ÇİFTLİĞİ’’, ‘’Aldous Huxley’in CESUR YENİ DÜNYA’’, ‘’Yevgeni Zamyatin’in BİZ’’, ‘’Franz Kafka’nın DÖNÜŞÜM-DAVA-ŞATO‘’ Sadık Hidayet’in HACI AGA’’, ‘’Fakir Baykurt’un KAPLUMBAĞALAR’’, ‘’Yaşar Kemal’in FİLLER SULTANI İLE KIRMIZI SAKALLI TOPAL KARINCA‘’ ya da ‘’Hermann Hesse’nin BONCUK OYUNU’’ isimli kitaplarını okusaydınız hiç duraksamadan cevap verebilecektiniz! İşte bu nadide eserler bize bu içinde bulunduğumuz ve de içine çekildiğimiz garip dünya düzenini çok öncelerden açık ve net olarak bildirmektedir! Ama olmadı işte, bize böyle dayatıldı. Öğretmenler, adına müfredat denilen hazır doktrinlerin (dayatılmış sakat fikirlerin) üzerine yattılar. Tembellik yaptılar. Yani mesleklerinin gereği yeni düşün açılımları sunmadılar öğrencilere. Onları çalıştıkları işyerinin müşterisi olarak gördüler. Biraz ağır oluyor belki ama bu böyle bence. Genç beyinlere ilim ve bilgi yerine cehalet körüklenirken bu ağır misyonun hamalları olarak susmayacaktınız! Evet Öğretmenler! Hiç kızmasınlar bana, çünkü içinde bulunduğumuz durum bu… Küresel olarak İlim ve Bilimden uzaklaşılmıştı. Oku! Emrini veren bir yaratıcının sorgulanamayacak kelamı varken, ilim Çin’de de olsa gidin onu bulun alın diyen bir peygamber tavsiyesi varken, hayatta en hakiki mürşid ilimdir diyen deneyim küpü okumuş bir deha varken ya da bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum diyebilecek kadar ellerinizde saf bir teslimiyet varken; Korktunuz ve hiçbir şey yapmadınız! Ne yapabilirdik diye sorma cüretinde bile bulunmayın bana. Sorarsanız da cevabım hazır; Madem hiçbir şey yapmayacaktın, bu okutmak öğretmek görevine (mesleğe) neden talip oldun! Derim. Biz de suçluyuz. Dünyanın bir çok ülkesinde ilimi ve bilimi başımıza önder yapacağımıza, manyakça hırsları olan boş kafalı, azgın, deli diktatörleri önder yaparsak; hastane ilaç, tıbbi ekipman, bilim merkezleri yani sağlığa yatırım yapacağımıza, tanka, topa, tüfeğe yani silaha yatırım yaparsak, alın size gözle bile göremeyeceğiniz küçüklükte bir düşman deyip önümüze dersi koyarlar? Demek ki neymiş öldürmeyeceğiz, yaşatacağız? Komşumuz aç yatarken tok yatmayacağız? Kul ve yetim hakkı yemeyeceğiz? İsraf etmeyeceğiz. Bizim beğenmeyip attıklarımızla belki dünyanın başka bir yerinde milyonlarca insan hayatta kalabilir? Her açıdan temiz olacağız. Bak hiçbir dinin mensubunu evlerine bile almıyor yüce yaratıcı? İbadette de şov yapmayacağız demek ki. Konuya dönersek Öğretmen, ne birlik var ne beraberlik aranızda. Sizde düşmüşsünüz gücün ve iktidarın peşine. Yok o sendika yok bu sendika, sendikalarınız varda ne yaptılar? Elinizi kolunuzu hepten sarı bezle bağladı! Ama bakın Köy Enstitüleri döneminin idealist Öğretmenlerine, sendikalarına, derneklere, birliklere, yayınlara? Bakında öğrenin Mustafa Necati’ye, Öğretmenlik nasıl yapılırmış! Gerekirse hapsi göze alacaksın Öğretmen! Hala TÖS’ün aldığı hakların ekmeğini yiyorsun, sen benim gibi sade bir emekliliği düşünerek çalışamazsın. Seninki bir misyon, bir vazifedir, senin zaten çalışman başlı başına ibadet! Silahla bir kerede üç, beş, on kişiyi bile öldürürsün ama yeri geldiğinde bir kitapla bir neslin kafasının içindeki ezberi bozdurur, eskimiş çürümüş kökleri söker yeni temiz fikir tohumları ekersin! Yani düşünen, soruşturan, farkına varan nesiller yaratırsın! Yaşatırsın kısacası… Ne demiş Atatürk; ''Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder.'' Gazi K.ATATÜRK ''Öğretmenler her fırsattan yararlanarak halka koşmalı, halk ile beraber olmalı ve halk, öğretmenin çocuğa yalnız alfabe okutan bir varlıktan ibaret olmayacağını anlamalıdır.'' (1927) Gazi K.ATATÜRK Sözün özü; pervanenin yaptığını yapacaksın ve eğitim, bilgi kaynağı olan ateşin cazibesine bırakacaksın kendini! O sarı madenin ışıltısına değil? Fark nedir dersen; birinde yanar kül olursun, diğerinde yok olursun! Seçim senin Öğretmen, yok olmak mı istersin, küllerinden yeniden doğmak mı? Belki de tüm insanlık olarak ortak yaşadığımız bu süreçte, bize açılan son kapı son şanstır bu ne dersiniz olamaz mı? Bence titreyip iyice bir silkelenmekte fayda var derim. Naçizane... Anadolu ağzı ile konuşacak olursak; Kıştan çıkarken güzel bir bahar temizliği yapalım (hem de komple iç-dış temizlik), arabalarımızı, evlerimizi temizlediğimiz gibi beyinlerimizin içini de iyice temizleyelim!... Sağlıkla ve eğitimle kalın… Sahi, söylemeyi unuttum. Ders zili çaldı. Teneffüs bitti Öğretmen! 26/04/2020 Murat TEKİNEŞ |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
ÖĞRETMEK... - 12/05/2024 |
ÖĞRETMEK... |
SEVGİ YAŞAMSALDIR, ÖTELENEMEZ! - 09/01/2024 |
SEVGİ YAŞAMSALDIR, ÖTELENEMEZ! |
SEVGİ VE SAYGI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER - 09/12/2023 |
SEVGİ VE SAYGI ÜZERİNE DÜŞÜNCELER |
KİBİR - 17/11/2023 |
KİBİR |
İKRA; OKU! VE GELECEĞİNİ TEFSİR ET! - 01/09/2023 |
İKRA; OKU! VE GELECEĞİNİ TEFSİR ET! |
SON ADA - 13/06/2023 |
SON ADA |
İNCE MEMED - 19/05/2023 |
İNCE MEMED |
SEVDAYA DAİR… - 30/03/2023 |
SEVDAYA DAİR… |
AHLAKTAN TAHARET - 21/03/2023 |
MANEVİ KİRLİLİKTEN TEMİZLENME VE ARINMA... |
Devamı |